28 Eylül 2025 Pazar

Çılgın Suphi'nin Maceraları 10. Bölüm: Usta Hırsız

 "Cumartesi günü balo salonundaki gösterimden önce elmas gerdanlığı çalacağım. İmza: Çılgın Suphi"

Polis komiseri Tarık yüzünü buruşturdu. Usta hırsız Suphi her zaman bir hırsızlık yapmadan önce böyle not gönderip haber verirdi. "Bu tehdidi ciddiye almak durumundayız" dedi Tarık komiser. "Geçen sene de böyle bir not gelmişti, sonra notta çalınacağı söylenen tablo o gün çalındı."

Cumartesi günü ünlü elmas gerdanlığın balo salonunda halka gösterilmesi planlanıyordu. Ama bu not ve beraberindeki hırsızlık tehlikesi işleri karıştırmıştı. Komiser yardımcısı "Belki gösterimi iptal etsek" dediyse de Tarık komiser "Olmaz. Bir hırsız karşısında önlem alamıyor görünme lüksümüz yok. Elmas gerdanlığın gösterimi planlanan tarih ve saatte yapılacak." dedi.

Gösterim günü gelip çattığında Tarık komiser çok stresli görünüyordu. Balo salonundaki güvenlik notun içerdiği hırsızlık tehdidine karşı iki katına çıkarılmıştı. Üstelik elmas gerdanlık doğrudan alarma bağlıydı. Yerinden kaldırıldığı anda alarmlar çalmaya başlayacak ve balo salonunun tüm çıkışları aynı anda otomatik olarak kilitlenecekti. Yerlere hareket algılayan sistemler, her köşeye görüntü ve ses kaydı yapan kameralar, Suphi'nin çatıdan girmeyi denemesi ihtimaline karşı da ekstradan tavana hareket algılayıcı sistemler takılmıştı. 

Müze müdürü "Siz hiç merak etmeyin komiser bey" diyordu. "Bir hırsız kuş olup uçsa da, buhar olup havaya karışsa da buraya girip elmas gerdanlığı çaldı mıydı bir daha buradan çıkamaz."

Tüm güvenlik önlemleri oldukça yeterli görünüyordu ama bahse konu Çılgın Suphi olduğunda Tarık komiserin içinde yine de kötü şeyler olacakmış gibi bir his vardı.

Elmas gerdanlığın sergileneceği alanda büyük bir kalabalık oluşmuştu. Gözler karşı duvardaki büyük saatteydi. Elmas gerdanlığın gösterim saati yaklaşıyordu. Heyecanlı kalabalık saniyeleri saymaya başladı. Tarık komiser de gergin bir şekilde bekliyordu.

Süre doldu, elmas gerdanlık açıldı. O da ne? Gerdanlık ortada yok!

Tarık komiser öfkeyle: "Kahretsin! Suphi yine yaptı yapacağını!" diye bağırdı. Kalabalık ne yapacağını bilmez halde bir oraya bir buraya koşturuyordu. Tarık komiser duruma el koydu: "Herkes sakin olsun. Güvenlik, tüm çıkışları tutun. Hırsız hala buradaysa kaçırmayalım."

Müze müdürü gelerek: "Komiser bey bir yanlışlık oldu, elmas gerdanlık arkaya düşmüş ondan görememişiz" dedi. Tarık komiser de "Madem öyle neden elmas gerdanlık düşünce alarmlar çalışıp otomatikman kapıları kilitlemedi?" diye sorunca müze müdürü mahcup bir ifadeyle: "Benim yüzümden efendim, alarmı çalıştırmayı unutmuşum" dedi.

Her ihtimale karşı sahtesiyle değiştirilmiş olabilir diye elmas gerdanlığı kontrol ettirdiler, gerçekti. Peki Suphi neredeydi? Elmas gerdanlığı çalmak için şeytanın aklına gelmeyecek bir plan yaptıktan sonra elmas gerdanlığın sergileneceği gün boğazları şiştiği için evden çıkamamış, planı elinde kalmıştı. Bu kadar güvenliğin, alarmın arasında elmas gerdanlığı çalma planı ne miydi? Ben ne bileyim, Suphi söylemiyor ki.

BU MACERANIN SONU

15 Eylül 2025 Pazartesi

Çılgın Suphi'nin Maceraları 9. Bölüm: Mahallenin Şövalyesi

 Suphi boş zamanlarını kitap okuyarak değerlendirirdi. En son Cervantes'in Don Kişot romanını okumuştu ve biraz fazla etkisinde kalmıştı. Ben de Don Kişot gibi şövalye olup maceralar yaşamalıyım diye düşündü. Aşağı Mahalleden Şemsi'yi buldu, "Oğlum Şemsi işimiz iş. Bundan sonra ben şövalye olup maceralara atılıyorum, sen de benim yardımcım oluyorsun" dediyse de Şemsi'nin bu işi aklı kesmedi.

-Suphi abicim anlamadım bu devirde ne şövelyesi?

-Devir seni yanıltmasın Şemsi'cim bu devirde de pekala şövalye olunur. Ayrıca Suphi abi yok artık Don Suphi diyeceksin. 

Şemsi olanlara bir anlam veremese de düştü Suphi'nin ardına. Don Kişot'un atı vardı, bizim de bir taşıtımız olmalı diyen Suphi, arabası da olmadığı için ardiyeden çıkardığı eski el arabasını "bu şimdilik idare eder" diye aldı. 

-Şimdi şövalye ve yardımcısı olarak macera aramaya çıkıyoruz Şemsi. Mahalle kahvesini bir kolaçan edelim bakalım macera var mı?

Kahvede dayılar okey oynarken Suphi içeri daldı: "Değerli mahalle sakinleri! Şu dakikadan itibaren şövalyeliğimi ilan etmiş bulunuyorum! Şövalyelik macerası falan olan var mı?"

Kahvedekiler makaraları koyvermişti. Suphi bu vurdumduymazlığa oldukça sinirlendiyse de "Bir şövalye asla masum sivillere saldırmaz" diye derin nefes alıp vererek kahveden uzaklaştı.

-Bizi ciddiye almıyorlar Şemsi, önce bir maceradan alnımızın akıyla çıkıp kendimizi ispat etmemiz lazım.

-Aman Suphi abi başımıza iş almayalım güzünü seveyim.

-Suphi abi yok Şemsi, Don Suphi diyeceksin dedim sana. Yürü gidiyoruz, macera bize gelmezse biz maceraya gideriz.

Şemsi "gideyim de bari adama mukayyet olayım bir saçmalık yapmasın" diye takıldı Suphi'nin peşine, Suphi el arabasını ite ite apartmanın girişine kadar geldi.

-Şimdi çok heyecanlı bir maceraya giriyoruz. Don Kişot nasıl yel değirmenleriyle savaştıysa biz de yaşadığımız çağa uygun olarak klima üniteleriyle savaşacağız. Üst katta oturan Hatice teyze dairesine yeni klima ünitesi taktırdı. Şövalye ve yardımcısı olarak gidip onu bir ziyaret edeceğiz.

Şemsi ne oluyor diyemeden Suphi koşarak daldı apartmana, çağırdı asansörü, biraz sonra Hatice teyzenin dairesinin önündelerdi. Suphi kapıyı çaldı.

Hatice teyze bir açtı kapıyı karşısında Suphi, önünde el arabası, yanında Şemsi, Suphi direkt lafa girdi.

-Hatice teyzecim ben mahallenin yeni şövalyesi Don Suphi olarak klima ünitelerine karşı savaş açtım. Senin evine taktırdığın klima ünitesiyle görülecek hesabım var benim!

Hatice teyze dur oğlum ne yapıyorsun demeye kalmadan Suphi neresinden çıkardıysa yanında getirdiği elektrikli testereyi çıkardı, takıverdi bir prize, hücum diye bağırarak klima ünitesini kesmeye koyuldu. Klima ünitesinden kıvılcımlar çıkarken Şemsi Hatice teyzeden nasıl özür dileyeceğini şaşırmıştı.

Duruşma salonunda toplanmış bulunuyoruz. Davacı Hatice Yıldız, davayla ilgili ne söyleyeceksiniz?

-Sayın hakim bu adamdan şikayetçiyim. Evime girip klima ünitemi parçaladı.

-Şimdi davalı Suphi Korkmaz'ı dinleyelim, üzerinize atılı suçları kabul ediyor musunuz?

-Ben suç muç işlemedim kardeşim önce klimalar başlattı! Hem siz koskocaman şövalyeyle nasıl konuşuyorsunuz?

-Tamam yeterli şimdi tanıkları dinliyoruz. Şemsi bey siz olay günü orada mıydınız?

-Suphi abim okuduğu bir kitaptan mı ne etkilenmiş. Peşinden gideyim de bir delilik yapmadan mani olayım dedim ama kaşla göz arasında oluverdi mani olamadım.

-Mahallenin kahvecisi Murtaza beyi dinleyelim.

-Suphi delikanlı çocuktur ama bazen bir şeyleri okuyunca dinleyince falan kendini çok kaptırır. Birkaç sene önce de Jackass izlemişti, bir sene hastanede yattı ondan sonra. Oradan gördüklerini denemek istemiş.

-Mahallede de Suphi çok sevilirmiş ama bu davranışına bir anlam verebilen yok. Neyse gereği düşünüldü, sanık Suphi Korkmaz'ın akli dengesinin yerinde olmadığı anlaşıldığından Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne sevkine...

-Selam! Ben Napolyon Bonapart, siz kimsiniz?

-Don Suphi, cesur şövalye. Klima ünitelerinin baş düşmanı.

-Klima ünitelerini ben çok severim şahsen. Bu dahi kumandanın hatırı için klima üniteleriyle barış yapsanız olmaz mı cesur şövalye?

-Madem öyle sizin hatırınız için klimalarla olan savaşımı burada sonlandırıyorum. Bundan sonra pencere pervazlarıyla mücadele edeceğim. 

-İLAÇ SAATİ!

BU MACERANIN SONU

7 Eylül 2025 Pazar

Fikri Fintik'in Kötücül Maceraları Bölüm 3: Tuhaf Bir Soygun

 -Haldun'cum ne diyorum biliyor musun?

-Ne diyorsun patron?

-Biz dünyayı ele geçireceksek bize bol para lazım oğlum. Böyle bakkal dükkanı işletmekle olmaz bu iş.

-Evet patron.

-Dünyayı ele geçirme planlarını finanse etmek için büyük bir banka soygunu yapmamız lazım. Bunun için de önce bir yerden silah bulmamız lazım.

-Silah ruhsatı için başvuralım patron.

-Ben başvurdum zaten de, dünyayı ele geçirmeye çalışan deli dahi olduğunuz için ruhsat başvurunuz kabul edilmedi diye kağıt geldi. Zaten yasal yoldan silah edinen kötü karakter mi olur oğlum boşver ben daha güzel silah yapacağım laboratuvarda

-Aman patron gene önceki icatların gibi olmasın?

-Sen de papağan gibi taktın ha Haldun, öncekiler gibi olmasın da öncekiler gibi olmasın. Plağı değiştir oğlum arada.

-Patron ne plağı Allah'ını seversen geçen sefer de radyo vericisi icat ettin bak dükkanda sinek avlıyoruz. Şu teknolojiye artık ayak uydur gözünü seveyim ya.

-Tamam Haldun fazla ukalalık istemez. Ben yeni silahı geliştirmeye gidiyorum.

Fikri Fintik 15-20 gün laboratuvara kapandı, kuru ekmek yiyip su içmek ve ihtiyaç molaları haricinde gözünü kırpmadan yeni silahı üzerinde çalıştı, ve bir gün nihayet...

-İŞTE YENİ SİLAHIM!

Haldun patronuna bakakaldı. Fikri'nin elinde bir parça kağıt, üzerinde "tabanca" yazıyor. Patron iyice kendini kaybetti diye düşündüyse de bu düşüncesini açıkça dile getirmeye çekindi. 

-Hadi oğlum Haldun gidiyoruz, dünyayı ele geçirme planımıza biraz kaynak sağlayalım.

Haldun çaresiz düştü patronunun arkasına, gittiler şehir bankasına, Fikri daldı içeri, üzerinde "tabanca" yazan kağıdı gösterip "Kimse kıpırdamasın! Bu bir soygundur!" diye haykırdı.

Haldun'un korkuyla beklediğinin aksine bankadaki herkes korkuyla ellerini kaldırmıştı!

-Ateş etmeyin beyefendi hemen paraları getiriyoruz.

Birkaç dakika geçti, Fikri'ye bir çanta verdiler. Fikri "Sakın polisi aramayın yoksa geri gelirim!" diye bankadakileri tehdit ettikten sonra şaşkın vaziyetteki Haldun ile birlikte kirişi kırdı.

Laboratuvara dönüp çantayı açtıklarında çantanın üzerinde "para" yazan kağıtlarla dolu olduğunu gördüler. Haldun "Hah işte ben bir çapanoğlu çıkacağını biliyordum" der gibi baksa da Fikri durumda hiçbir gariplik görmüyor gibiydi. "Paralar, paracıklarım!" diye sevinçle zıplamaya başladı.

-Oğlum Haldun şimdi işimiz iş, derhal gidip bu paralarla spor araba ve malikane alıyorum, bundan sonra lüks içinde yaşayacağız!

Fikri laboratuvardan çıktı, Haldun patronunun durumunu anlamaya çalışmaktan yorulmuş bir şekilde boşvermişken Fikri birkaç saat içinde geri geldi. İki elinde iki parça kağıt, birinin üstünde "Malikane" yazıyor, diğerinin üzerinde "Spor araba" yazıyor. Haldun'un olanlara anlam verememesinin aksine Fikri çok mutlu görünüyordu.

BİRKAÇ GÜN SONRA

-Daha çok paraya, mala, mülke kavuşunca daha mutlu olurum sanmıştım. Neden böyle olduğunu bilmiyorum ama yeni aldığım spor araba ve malikane aslında gerçek değilmiş gibi geliyor. Varoluşsal bir kriz yaşıyorum. Bir gün gerçekten dünyayı ele geçirmeyi başarırsam o da mı böyle hissettirecek?

-Fikri Bey bu haftalık da seans saatimizin sonuna geldik. Haftaya yeniden konuşuruz.

BU MACERANIN SONU

Fikri Fintik'in Kötücül Maceraları Bölüm 2: Hipnoz FM

 Fikri Fintik yine laboratuvarında çalışıyordu. Birdenbire bağırmaya başladı:

-BULDUM! SONUNDA BULDUM!

Yardımcısı Haldun artık alışmıştı. Sakince:

-Ne buldun patron? diye sordu.

-Oğlum Haldun bu sefer geçen seferki gibi olmayacak. Bak bu radyo vericisi bir hipnoz dalgası yayıyor. Radyoda canlı yayında herkesi hipnotize edip kölem yapacağım! Dünyayı ele geçireceğim!

-Patron bu da geçen seferki yerine mandal leğen aldığımız makineye benzemesin?

-Oğlum bu sefer başka diyorum sana ya! Şimdi bu vericiyi bir radyo istasyonuna takmamız lazım.

-Hadi buyurun, yine başlıyoruz.

-Yürü Haldun, gece karanlığından istifade edip yakınlardaki yerel radyo istasyonuna baskın yapacağız.

Fikri Fintik ve sadık yardımcısı Haldun gecenin bir vakti radyo binasına baskın yapıp kapıda bekleyen güvenlik görevlisini bayılttıktan sonra canlı yayın odasına geçtiler. Fikri hipnoz vericisini radyo istasyonuna bağladı ve canlı yayına geçtiler:

-Yayınımız Fikri Fintik tarafından kesilmiş bulunuyor. Bu yayını dinleyenler olarak Fikri Fintik'e itaat edeceksiniz. Fikri Fintik sizin efendinizdir. Ona itaat edeceksiniz.

Fikri sevinçten zıplıyordu:

-Oğlum Haldun dünyayı ele geçirdik sayılır, herkes kölem olacak!

Birkaç saat beklediler, hipnotize olmuş dört kişi geldi.

-Fikri Fintik efendimizdir, emret sahip!

Fikri şaşırmıştı:

-Dört kişiyle mi ele geçireceğim dünyayı? Bu nasıl iş?

Siz sevgili okurlar için biz açıklayalım: İnternet çağında radyo dinleyen, üstelik de yerel istasyonu dinleyen kaç kişi olur? Yani bu şekilde dünyayı ele geçirme planı en başından başarısız olmuştu. Hipnozlu viral video falan deneseler belki şansları olurdu ama radyo eskisi kadar geniş kitlelere hitap etmiyordu. 

Fikri düşündü, düşündü, dört kişiyi hipnotize etmişim boşa gitmesin, bunlarla dünya ele geçirilmez ama hiç değilse aşağı mahallenin bakkalını ele geçiririm dedi. Adamlarını bakkala saldırtıp bakkal dükkanını ele geçirdi.

-Hayaller dünya hakimiyeti, hayatlar bakkallık! Oğlum Haldun, şuradan veresiye defterini ver de bari biraz hasılat yapalım!

-Veresiye defteri yok patron, insanlar süpermarketi tercih ettiği için bakkala da çok az müşteri geliyor zaten.

-Biz bu kadar hipnoz frekansını müşteri çekmeyen bir bakkala çökmek için mi yaptık yani?

BU MACERANIN SONU

6 Eylül 2025 Cumartesi

Fikri Fintik'in Kötücül Maceraları Bölüm 1: Elveda Dünya!

 Fikri Fintik'in türlü kötülükleri için geliştirdiği icatlarının bulunduğu laboratuvarda heyecanlı sesi yankılandı:

-BAŞARDIM! SONUNDA BAŞARDIM!

Fikri Fintik'in sadık yardımcısı Haldun da çok sevinmişti. Patronu sonunda başarmıştı. Neyi mi başarmıştı? Dünyayı yok etme makinesini icat etmeyi! Evet, kutu şeklindeki bu makinenin üstündeki büyük kırmızı düğmeye basınca dünya yok olacaktı.

Fikri Fintik heyecanla zıplıyordu "Nihayet kötülüğümün zirvesine ulaşacağım, tüm dünyayı yok edeceğim!" Haldun da onun bu kötücül heyecanını paylaşıyordu. Fikri düğmeye basmak için uzandı, tam basacakken elektrikler kesilmişti.

"Yahu bu ne rezalet kardeşim işimiz gücümüz var dünyayı yok edecez, elektrik arızası çıkıyor!"

"Yapacak bir şey yok patron, arızayı gidermelerini beklememiz lazım."

Fikri Fintik ve yardımcısı Haldun sıkıntıdan isim şehir oynadılar, hava kararınca gölgelerle şekiller yapıp eğlendiler, birkaç saat sonra elektrikler geldi.

"Ve şimdi dünyayı yok etme vaktidir! Elveda dünya!"

DİNG DONG!

"Haydaa, şimdi kapıyı kimin çaldığını öğrenemezsem meraktan ölürüm, önce gelene bakalım, dünyayı sonra yok ederiz." 

Fikri Fintik'in anne babası köyden yatılı ziyarete gelmişlerdi. Fikri Haldun'u bir köşeye çekip: "Bak Haldun'cum ailem benim dünyayı yok etmek isteyen dahi kötü olduğumu bilmiyor, sen icatları sakla, dünyayı sonra yok ederiz" dedi.

Fikri'nin ana babasının ziyareti bir hafta sürdü. Fikri ve Haldun, Fikri'nin anasının yemeklerinden şişmanlamışlar, Fikri dahi bir kötü için fazla göbekli bir hale gelmişti.

Aileyi uğurladıktan sonra Fikri Haldun'a dönüp: "Çıkar bakalım benim harika icadımı! Dünyanın sonuna gelmiş bulunuyoruz!" dedi.

Dedi demesine de Fikri ve Haldun terden sırılsıklam olmuş, leş gibi kokuyorlardı. Sonuçta dünyayı terli terli yok etmeyelim, önce güzelce bir duşumuzu alalım dediler. Dediler demesine de, bu kez de sular kesilmişti!

Bir gün de suların gelmesini bekledikten sonra duşa girdilerse de, kombinin ayarı bozulduğu için soğuk suyla durulanmak zorunda kalmışlardı. İkisi de şifayı kapınca, dünyayı hasta hasta yok etmeyelim deyip eczaneden antibiyotik aldılar, bir hafta da bunların öksürüp aksırmasıyla böyle geçti.

Nihayet her şey hazırdı. Tam düğmeye basacakken yine elektrik kesilmesin mi? Fikri "Ama olmaz ki, yazar burada tekrara düşüyor!" diye itiraz ettiyse de Haldun bir şey anlamayıp "Ne yazarı patron?" diye sordu. Fikri de "Sen anlamazsın, dördüncü duvarı yıkıyorum." dedi. Haldun'un kafası karıştı "Patron dördüncü duvar sinemada olmuyor mu, hikayede duvar mı olur?" dediyse de Fikri'nin de kafası karıştığından hikayede hikayenin hikaye olduğuna yapılan göndermeye dördüncü duvar yıkmak denip denemeyeceğinden emin olamadılar.

Neyse elektrik kesintisi, sonra tekrar su kesintisi, hortum, uzaylı istilası, ejderha istilası derken nihayet şartlar oluşmuş, Fikri'nin dünyayı patlatma makinesini kullanmasının önünde hiçbir engel kalmamıştı. Fikri çılgın ve kötücül kahkahalar atarak nihayet o kırmızı düğmeye bastı.

Bastı da, makineden sadece zaaaart diye bir ses geldi. Fikri şaşırdı. Bastı, yine aynı ses. Derken pencereden bir ses duydu:

"ESKİCİİİİİİ! ESKİLERİ ALİYYEAAAA! ESKİCİİİİİ!"

Fikri eskiciye bağırdı: "Bu makineye ne verirsin?"

Günün sonunda Fikri hain planında başarılı olup dünyamızı yok edemedi ama çalışmayan makineyi verip bir leğenle on iki mandal aldı.

BU MACERANIN SONU