Padişah Serhat'ı huzuruna çağırttığında, Serhat öğle uykusu ile ikindi uykusu arasında kalan zamanı uyuyarak değerlendiriyordu. Padişahın fermanı kendisine ulaştığında yüzüne soğuk su vurup uykulu gözlerini ovuşturarak padişahın huzuruna yollandı.
-Serhat evladım bu seferki görev diğerleri gibi tehlikeli değil, dost bir ülkede düzenlenecek akşam yemeği davetine diplomasi gereği icabet etmen gerekiyor. Orada seni dostane şekilde karşılayacaklar, vakit kaybetmeden hazırlanmaya başla, geç kalmaman lazım.
-Emrin başım üzerine padişahım!
Serhat hızlıca hazırlandı, at arabasına binip davete doğru yola koyuldu. Tam vaktinde davetin verildiği köşke varmıştı. Kapıya vurup bekledi. İçeriden uşağın sesi duyuldu: "Beyefendi kapı içeriden açılmıyor dışarıdan açmanız lazım" Serhat kapıyı itti, kapı açılmadı. Daha kuvvetli itti, kapı yerinden kımıldamıyordu.
-Açılmıyor bu!
-Beyefendi kapıyı kendinize çekmeniz lazım!
Serhat bozuntuya vermeden kapıyı çekti, kapı yine açılmadı, daha güçlü çekti, daha güçlü, ve kapı birdenbire açılınca Serhat arkaya doğru yuvarlanıp arkada duran fıskiyeli süs havuzuna düşüverdi.
Uşak fırladı "Aman beyefendi üst kattaki odaya geçin, üstünüzdekileri çıkarın, biz onları kuruturuz; size kuru kıyafetler verelim.
Serhat odaya çıkıp üzerini değiştirdi. Uşak kendisine bir asker kıyafeti vermişti. Kınında duran bir kılıç bu kıyafeti süslüyordu. Serhat kılıcı çekip sallamaya başladı. Derken kılıç kabzasından kopup karşıdaki duvara saplandı. Serhat kılıcı duvardan çıkarmaya çalıştıkça kılıç gelmiyordu. Serhat kuvvetlice bir asıldı, kılıçla beraber karşı duvara yapıştı. Duvardaki çerçeveler gürültüyle devrildi. Uşak "İyi misiniz beyefendi?" diye sorunca Serhat bozuntuya vermeden "İyiyim" dedi.
Neyse ki daha fazla aksilik olmadan yemek faslına geçildi. Ancak bu ülkenin mutfak adetleri Serhat'ın alıştığından biraz farklıydı. Ana yemek olarak katlarının arasına kırmızı biberler konmuş şerbetli bir baklava geldi. Serhat'ın midesi gerilmeye başlamıştı. Bir tabağı güçlükle bitirdi. Bu arada Serhat'ın yanında oturmakta olan bir elçi baklavanın üzerine karabiber değirmeni ile karabiber dökerken biber Serhat'ın burnuna kaçınca Serhat kuvvetle hapşırdı. Masada duran şamdanlar ve şamdanların üzerinde yanmakta olan mumlar hapşırmanın şiddetiyle devrilince masa yanmaya başladı. Uşaklar koşturarak yangına müdahale etti de, bir faciadan dönüldü.
Biberli baklavalar alışkın olmayan Serhat'ın midesinde rahat durmadığı için, Serhat lavaboyu sormak durumunda kaldı. Serhat alafranga tuvaleti ilk defa görüyordu. İşini gördükten sonra taharet musluğunun da olmadığını fark edince kara kara düşünmeye başladı. Nihayet lavaboya tüneyip oradaki suyla taharetlenirken lavabo bu kadar ağırlığa dayanmak için yapılmadığından büyük bir çatırtıyla kırılmış, açıkta kalan hortumdan bütün banyoya tazyikli su fışkırmaya başlamıştı. Uşak "İyi misiniz efendim?" diye gelince Serhat biberli baklavadan midesi bozulduğundan bir anda uşağın üzerine kusuverdi.
Davet sahipleri bu kadar aksiliğin altında art niyet aramaya başladığından iki ülke arasındaki dostane ilişkiler gerilmişti. Konuk oldukları ülkenin kralı "Serhat Bey! Yemek masasını yaktınız, lavaboyu kırdınız, ne demek oluyor bu?! Konukseverliğimizle ilgili bir probleminiz varsa açıkça söylemenizi tercih ederim!" dedi.
Serhat oldukça utanarak "Hayır efendim inanın hepsi kaza! Gerçekten çok üzgünüm, önünüzde saygıyla eğiliyorum!" diyerek başını eğince yanlışlıkla krala kafa attı. Kral arkaya doğru yuvarlanıp arkasındaki diğer adama çarpınca adam şiddetle arkasındaki duvara çarptı. Adamı kaldırmaya gidenler bir de ne görsün? Adam kanlar içinde yerde yatıyor, göğsüne saplı bir hançer! Kral adamın yüzüne bakınca tanıdı. Düşman bir ülkenin en becerikli suikastçısı, kralı öldürmek üzereyken Serhat işe karışınca hançeri kendine saplanıp oracıkta ölmüştü!
Kral Serhat'ın kötü niyeti olmadığını anlayınca nasıl özür dileyeceğini bilemedi. "Serhat Bey daha tatlı faslına geçmemiştik. Çikolatalı su böreğimizin de tadına baksaydınız" deyince Serhat "Teşekkür ederim, bakmış kadar oldum" dedi.
Serhat'ın şansı yaver gidince diplomatik ilişkilere zarar gelmemişti. Ama aynısını zavallı Serhat'ın midesi için söyleyemiyoruz. Biberli baklava, çikolatalı su böreği derken zavallı Serhat bir hafta raporlu izin kullanmak zorunda kalmıştı. Neyse ki padişah Serhat'ın müttefik ülke kralını suikast girişiminden kurtarmasına çok sevindiğinden Serhat'a ücretli izin vermişti.
SON
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder