19 Temmuz 2025 Cumartesi

Görevimiz Serhat Bölüm 5: Tuzak Kargo Hizmetinizde!

 O gün Serhat'ın izin günüydü. Ama ilk bölümden tanıdığımız Bizans casusu Komikos bu seferki tuzaklarıyla Serhat'ın işini bitirmeye kararlıydı. Kargocu kılığına girip saraya tuzaklı aletleri sipariş edilmiş gibi götürmeye başladı. Hazırsanız Tuzak Kargo işbaşında!

TUZAK 1: Tuzak Kargo ile Serhat'ın odasına gelen masanın kasıtlı olarak bir bacağı kısaydı. Tuzak bundan sonra devreye giriyordu. Masanın kısa olan bacağının altına kağıt sıkıştırınca bomba düzeneği harekete geçip masa Serhat ile birlikte havaya uçacaktı. Komikos masayı teslim ettikten sonra bekledi, bekledi, yedi sekiz saat patlama olmayınca dayanamadı kargocu kılığında masayı kontrol etmeye geldi. Bir de ne görsün? Serhat kısa bacağın altına kağıt sıkıştırmak yerine üç uzun bacağı kesmişti. Komikos gelince Serhat "kardeşim bu masanın bir ayağı kısa çıktı, iade alın bunu" diye ısrar edince mecbur masayı yüklenip yola koyuldu. Koyuldu koyulmasına da, yolda ayağı takılıp masanın bomba düzenekli ayağını yere atılmış bir kağıt parçasının üzerine düşürünce masayla beraber infilak etti.

TUZAK 2: Tuzak Kargo'dan mis gibi lahmacunlar! Bol acılı ve bol fare zehirli! Komikos tuzağını kurup lahmacunları Serhat'a teslim edip beklemeye koyuldu. Serhat iştahla lahmacunları bitirdi, yarım saat, bir saat, üç saat, beş saat, yedi saat, tık yok. Çünkü Serhat o yılki fare zehiri aşısını olmuştu.

TUZAK 3: Tuzak Kargo define haritasını iftiharla sunar! Komikos Serhat'a kendi hazırladığı tuzaklı define haritasını teslim edip haritanın gösterdiği yeri görebileceği kuytu bir yerden izlemeye koyuldu. Haritada gösterilen noktaya mayın gömmüştü! Birkaç saat içinde Serhat adımlarını sayıp işlemleri yapıp define haritasının gösterdiği yere gelip kazmaya başladı. Kazdı, kazdı, o da ne? Gerçekten kazdığı yerden bir sandık çıkarttı! Komikos şok içinde "bu defineyi Serhat'a yedirmem!" diye düşünerek harami kılığında Serhat'ı korkutup kaçırdı. Sandığı açınca ne görsün? Kendi gömdüğü mayın! "bu sandığa nasıl girdi?" demeye kalmadan BOM! Komikos yine kendi tuzağına düşmüştü.

TUZAK 4: Tuzak Kargo'dan oyun konsolu, hem de dinamitli! Konsolu bir ekrana bağlayıp 15 dakika boyunca oyun oynarsanız dinamitle beraber infilak ediyordu. Serhat yine hiçbir şeyden şüphelenmeden konsolu açıp oynamaya koyuldu. Noktaları yedi, mantar yiyip büyüyüp kaplumbağaların üstünde zıpladı, uzay gemilerini vurdu, derken gürültüye gelen sadrazam "bunun adaptörü ısınmış" diye adaptöre sürahiyle su dökünce sadece oyun konsolunun dinamit aksamı değil, tüm şehir elektriği kısa devre olmuştu. Genel elektrik kesintisine biraz canları sıkılsa da sonradan "zaten bizim dönemimizde elektrik icat edilmedi ki" diye bozuntuya vermediler.

Tuzak Kargo'dan şimdilik bu kadar!

SON

14 Temmuz 2025 Pazartesi

Görevimiz Serhat Bölüm 4: Hipnoz Aromalı Patates Cipsi

 Padişah Serhat'ı yine huzuruna çağırmıştı. Yeni çıkan bir patates cipsini yiyen insanlar hipnotize olmuş gibi oldukları yerde kalıp boş boş duvara bakmaya başlayınca insanları hipnotize eden cipsin fabrikasına gidip araştırma yapmak için Serhat gibi bir casusa ihtiyaç doğmuştu. Serhat'ın görevi fabrikada inceleme yapıp üretim materyallerinden örnek almaktı. Sarayda kurulan laboratuvarda cipsin içeriğini inceleyip insanların nasıl bu duruma geldiği ve nasıl eski hallerine getirilecekleri hakkında veri toplanacaktı. Serhat yine görev için gerekli icatlarla kuşanacağı casus icatları birimine yollandı.

Jet hızında hareket edebilen botları deneyen Serhat hızını kontrol edemeyip karşı duvara yapıştı. Kendine gelsin diye lavaboya götürüp yüzüne su vurduktan sonra laboratuvara dönüp diğer icadı tanıtmaya geçtiler. Casus icatları birimi Serhat'ın at arabasına bu kez NOS takmıştı. Jet hızında hareket eden botlar ve NOS takılan atlı araba ile çok hızlı bir operasyon olacak gibi duruyordu. Fakat bütçenin çoğu atlı arabaya NOS takmaya gittiğinden bu görev için Serhat'a bir silah verilememişti. Serhat her ihtimale karşı yanına müshil haplarını aldı. Kabızlık çektiği için kullandığı haplar belki görevde düşmana karşı silah olarak işe yarardı; gerçi düşmanı nasıl hapları içmeye ikna edeceği belirsizdi. 

Serhat at arabasının NOS özelliğini açarak büyük ama çok büyük bir hızla fabrikaya yollandı. Hızını alamayan atlı araba fabrikanın duvarına bodoslama girmişti. Serhat atlı arabadan inip etrafına bakındı. Şifreli giriş kapısından geçmek için dört haneli şifreyi bilmek gerekiyordu. Serhat içinden bir hesap yaptı: "Dört haneli şifre için 10 000 ihtimal var. Bu model kapılar şifre üç kez yanlış girilince bloke olduğuna göre şifreyi doğru tahmin etme ihtimalim on binde üç. Yeterli değil. Kapıyı kırmayı deneyeyim." Serhat gerinip hız aldı ve botlarındaki jetleri açıp kapıya doğru uçarcasına daldı. Neyse ki Serhat evreninde çizgi film fizik kuralları çalıştığından Serhat kapıda kendisi şeklinde siluet bırakarak içeri dalmıştı. Dalmıştı dalmasına da, jet hızındaki botları kontrol etmekte zorlanıyordu. Fabrika güvenliği alarmlar çalınca Serhat'ın üzerine hücum ettiyse de, Serhat jetli botlarını kontrol etmeye çalışırken şansına doğru anlarda şaşırtıcı dönüşler yapıp güvenlikleri şaşırtmıştı. Botları kontrol edemeyen Serhat son sürat cips yağıyla dolu kazana doğru gidiyordu, tam içine düşecekken son anda fren yapmayı başarıp durdu. Yağ kazanına eğilip tam laboratuvar için örnek alacakken arkasından gelen güvenlikler tarafından yakalandı. Üstelik Serhat eğilirken yanlışlıkla yanında getirdiği müshil haplarını cips yağının içine düşürmüştü. Yağ kazanına haplarım düştü falan diye anlatmaya çalıştıysa da hiç dinlemeden Serhat'ı tutup fabrikadan dışarı attılar. Bu olaydan sonra fabrikada güvenlik de arttırılırdı. Serhat tekrar içeri giremezdi. Zavallı Serhat ilk defa bir görevde bu kadar başarısız olmuştu. Padişaha ne söyleyeceğini kara kara düşünerek keyifsiz bir şekilde saraya yollandı. 

Padişah onu gayet mutlu bir şekilde karşılayınca Serhat çok şaşırmıştı. "Padişahım inanın ilk kez böyle bir şey oluyor.." diye açıklamaya yeltendiyse de padişah Serhat'ın sözünü kesip "Mütevazılık etme oğlum marifet iltifata tabidir. Biz seni cips malzemesinden örnek al diye gönderdik ama cips yağına müshil atıp cipsleri yiyenlerin hipnoz etkisini dışkı yoluyla atmasını sağlayarak herkesi kestirmeden kurtaracağını biz bile düşünemedik! Senin çözümlerin gerçekten normalin üstünde zeka içeriyor oğlum, seninle gurur duyuyorum! Üstelik müshilli cipsleri bahane edip fabrikayı kapattırabildik ve gereken örnekleri de yağları sağlık nedeniyle imha etmeden hemen önce alıp inceledik. Gerçekten bu kadar kısa sürede bu kadar başarılı olmanı beklemiyordum oğlum, sadece malzemelerden örnek alıp gelirsin diye beklerken hipnoz etkisini tersine çevirdin!" diye Serhat'ı tebrik edince Serhat olanlara inanamamıştı.

Gerçekten Serhat görev başındayken hipnoz, telekinezi ya da zamanı bükme fark etmez, doğaüstü güçleriniz bile olsa Serhat şans eseri başarılı olmanın kendisini bile şaşırtacak bir yolunu mutlaka bulur!

SON

10 Temmuz 2025 Perşembe

Görevimiz Serhat Bölüm 3: Diplomatik Davet

 Padişah Serhat'ı huzuruna çağırttığında, Serhat öğle uykusu ile ikindi uykusu arasında kalan zamanı uyuyarak değerlendiriyordu. Padişahın fermanı kendisine ulaştığında yüzüne soğuk su vurup uykulu gözlerini ovuşturarak padişahın huzuruna yollandı.

-Serhat evladım bu seferki görev diğerleri gibi tehlikeli değil, dost bir ülkede düzenlenecek akşam yemeği davetine diplomasi gereği icabet etmen gerekiyor. Orada seni dostane şekilde karşılayacaklar, vakit kaybetmeden hazırlanmaya başla, geç kalmaman lazım.

-Emrin başım üzerine padişahım!

Serhat hızlıca hazırlandı, at arabasına binip davete doğru yola koyuldu. Tam vaktinde davetin verildiği köşke varmıştı. Kapıya vurup bekledi. İçeriden uşağın sesi duyuldu: "Beyefendi kapı içeriden açılmıyor dışarıdan açmanız lazım" Serhat kapıyı itti, kapı açılmadı. Daha kuvvetli itti, kapı yerinden kımıldamıyordu. 

-Açılmıyor bu!

-Beyefendi kapıyı kendinize çekmeniz lazım!

Serhat bozuntuya vermeden kapıyı çekti, kapı yine açılmadı, daha güçlü çekti, daha güçlü, ve kapı birdenbire açılınca Serhat arkaya doğru yuvarlanıp arkada duran fıskiyeli süs havuzuna düşüverdi.

Uşak fırladı "Aman beyefendi üst kattaki odaya geçin, üstünüzdekileri çıkarın, biz onları kuruturuz; size kuru kıyafetler verelim. 

Serhat odaya çıkıp üzerini değiştirdi. Uşak kendisine bir asker kıyafeti vermişti. Kınında duran bir kılıç bu kıyafeti süslüyordu. Serhat kılıcı çekip sallamaya başladı. Derken kılıç kabzasından kopup karşıdaki duvara saplandı. Serhat kılıcı duvardan çıkarmaya çalıştıkça kılıç gelmiyordu. Serhat kuvvetlice bir asıldı, kılıçla beraber karşı duvara yapıştı. Duvardaki çerçeveler gürültüyle devrildi. Uşak "İyi misiniz beyefendi?" diye sorunca Serhat bozuntuya vermeden "İyiyim" dedi.

Neyse ki daha fazla aksilik olmadan yemek faslına geçildi. Ancak bu ülkenin mutfak adetleri Serhat'ın alıştığından biraz farklıydı. Ana yemek olarak katlarının arasına kırmızı biberler konmuş şerbetli bir baklava geldi. Serhat'ın midesi gerilmeye başlamıştı. Bir tabağı güçlükle bitirdi. Bu arada Serhat'ın yanında oturmakta olan bir elçi baklavanın üzerine karabiber değirmeni ile karabiber dökerken biber Serhat'ın burnuna kaçınca Serhat kuvvetle hapşırdı. Masada duran şamdanlar ve şamdanların üzerinde yanmakta olan mumlar hapşırmanın şiddetiyle devrilince masa yanmaya başladı. Uşaklar koşturarak yangına müdahale etti de, bir faciadan dönüldü. 

Biberli baklavalar alışkın olmayan Serhat'ın midesinde rahat durmadığı için, Serhat lavaboyu sormak durumunda kaldı. Serhat alafranga tuvaleti ilk defa görüyordu. İşini gördükten sonra taharet musluğunun da olmadığını fark edince kara kara düşünmeye başladı. Nihayet lavaboya tüneyip oradaki suyla taharetlenirken lavabo bu kadar ağırlığa dayanmak için yapılmadığından büyük bir çatırtıyla kırılmış, açıkta kalan hortumdan bütün banyoya tazyikli su fışkırmaya başlamıştı. Uşak "İyi misiniz efendim?" diye gelince Serhat biberli baklavadan midesi bozulduğundan bir anda uşağın üzerine kusuverdi. 

Davet sahipleri bu kadar aksiliğin altında art niyet aramaya başladığından iki ülke arasındaki dostane ilişkiler gerilmişti. Konuk oldukları ülkenin kralı "Serhat Bey! Yemek masasını yaktınız, lavaboyu kırdınız, ne demek oluyor bu?! Konukseverliğimizle ilgili bir probleminiz varsa açıkça söylemenizi tercih ederim!" dedi. 

Serhat oldukça utanarak "Hayır efendim inanın hepsi kaza! Gerçekten çok üzgünüm, önünüzde saygıyla eğiliyorum!" diyerek başını eğince yanlışlıkla krala kafa attı. Kral arkaya doğru yuvarlanıp arkasındaki diğer adama çarpınca adam şiddetle arkasındaki duvara çarptı. Adamı kaldırmaya gidenler bir de ne görsün? Adam kanlar içinde yerde yatıyor, göğsüne saplı bir hançer! Kral adamın yüzüne bakınca tanıdı. Düşman bir ülkenin en becerikli suikastçısı, kralı öldürmek üzereyken Serhat işe karışınca hançeri kendine saplanıp oracıkta ölmüştü!

Kral Serhat'ın kötü niyeti olmadığını anlayınca nasıl özür dileyeceğini bilemedi. "Serhat Bey daha tatlı faslına geçmemiştik. Çikolatalı su böreğimizin de tadına baksaydınız" deyince Serhat "Teşekkür ederim, bakmış kadar oldum" dedi. 

Serhat'ın şansı yaver gidince diplomatik ilişkilere zarar gelmemişti. Ama aynısını zavallı Serhat'ın midesi için söyleyemiyoruz. Biberli baklava, çikolatalı su böreği derken zavallı Serhat bir hafta raporlu izin kullanmak zorunda kalmıştı. Neyse ki padişah Serhat'ın müttefik ülke kralını suikast girişiminden kurtarmasına çok sevindiğinden Serhat'a ücretli izin vermişti.

SON

6 Temmuz 2025 Pazar

Görevimiz Serhat Bölüm 2: Barutlu Çay

 Padişah huzuruz görünüyordu. Kaşlarını çatıp düşündü, düşündü, nihayet:

-Bana derhal Serhat'ı çağırın, dedi.

Osmanlı'nın en becerikli olmasa da en şanslı casusu Serhat günün sekizinci şekerlemesini yaparken vezir tarafından uyandırılıp padişahın huzuruna çıkarıldı. Padişah ona yine zorlu bir görev verecekti. Devlet-i Aliyye hudutları içinde devletin hasımları tarafından getirtildiği tahmin edilen barutlu çaylar tespit edilmişti. Bir kahvehanede çay kazanı patlamış, beş kişi evinde çay karıştırırken çay bardağı infilak edince yaralanmış, sekiz kişinin de çaydanlığı ısınırken patlamıştı. Buna bir dur demek de Serhat'a düşüyordu.

Padişah tarafından kurulan casus alet edevatları birimine yollanan Serhat döneminin en teknolojik casus aletleriyle donanmıştı. Casus tavla seti, normal bir tavla seti gibi görünmesine rağmen zarların içinde verici vardı. Görünmez yazan kalem, Serhat başta limon suyuyla gizli mesaj yazıp ateşe tutarak açığa çıkarmaya yaradığını sandıysa da aslında mürekkebi bitmiş kalem olduğundan görünmez yazıyordu. Bu alet bütçe kısıtlamasına denk gelmişti, çünkü bütçenin büyük kısmı Serhat'a tahsis edilen özel casus aracına ayrılmıştı. Sıradan bir at arabası gibi görünen araç gizli bir düğmeye basıldığında hedefe roket atıyordu. Serhat casus aletlerini kuşanıp özel aracına binerek araştırma yapmaya koyuldu.

Bu görevde istihbarat toplamaları zor olmamış, Serhat'ın bir kahvede otururken tavla zarlarını kendisine verilen özel zarlarla çaktırmadan değiştirmesiyle sarayda dinleme yaparak kahvehaneye barutlu çayları getiren hedefe ulaşmışlardı. Gerçi Serhat buldukları adresi görünmez yazan casus kalemiyle yazmıştı, ama adresi unutmadıkları için bu da operasyona bir zarar getirmemişti. Barutlu çay imal edilen depoya baskın yapmak üzere harekete geçtiler. Serhat "şimdi son casus aletini kullanma zamanı, roketi atayım şu depoya olsun bitsin" dediyse de yanında baskına geldiği ekip "her şeyin bir yolu yordamı var" diye Serhat'a engel olmuştu. Ani bir baskınla çaya barut karıştıran şebeke çökertilmiş, barutlu çay çuvalları ele geçirilmişti. Serhat tam barut çuvallarından birini incelemek için eğildiği sırada tozu burnuna kaçırıp hapşırınca barutlu çay dağılıp bir parçası yanda çay pişirilen sıcak ocağa denk gelince depo komple bütün barutlu çaylarla birlikte infilak etti. En önde Serhat, arkada baskın ekibi ve yakaladıkları suçlular suratları simsiyah olmuş şekilde sersemlemiş halde depodan çıkarken Serhat "En azından daha fazla barutlu çay kalmadı, insanlar bundan sonra gönül rahatlığıyla çay içebilecek" diye mırıldandı.

SON

5 Temmuz 2025 Cumartesi

Görevimiz Serhat Bölüm 1: Kargonuz Serhat'ta Padişahım!

 Osmanlı casusu Serhat padişahın huzuruna çağırıldığında "beş dakika daha uyusaydım" diye mırıldanarak gözlerini ovuşturdu. Ama çare yok, emir demiri keserdi. Serhat yüzüne su vurup padişahın huzuruna yollandı.

-Serhat oğlum bu görev için sana güvenebileceğimi biliyorum. Şu paketi bu kağıtta yazan adrese ulaştıracaksın; ama dikkat et yol tehlikelerle dolu, düşmanlarımız sana tuzaklar hazırlayabilir.

-Emrin başım üzerine padişahım! 

Serhat yazılı adresi ezberledi, paketi aldı, görev bilinciyle yola koyuldu. Ancak Bizans casusu Komikos da ona tuzak hazırlayıp görevi başarmasını engellemek için kuytuda bekliyordu.

TUZAK 1: Komikos Serhat'ın geçeceği yol güzergahına bombalı bir Türk lokumu kutusu bırakmıştı. Kutu açılırken düzenek çalışıp bomba infilak edecekti. Serhat görevleri becerisinden çok şansıyla başarırdı ve bu tuzaktan da yine öyle kurtulmuştu. Serhat oraya varmadan şiddetli bir rüzgar kutunun açılmasına sebep olunca kutu Serhat daha oraya gelmeden patlamıştı. "Neyse, telaşa mahal yok" dedi Komikos. Başka tuzakları vardı.

TUZAK 2: Serhat uzaktan lokum kutusunun patlama sesini işitince yolunu değiştirip sapa yollara girmişti. Komikos bu yeni güzergahta bulunan bir kahveye girerek Serhat'ın her zaman bu kahvede oturduğu sandalyenin altına bomba döşedi. Serhat kahveye girip her zaman oturduğu yere oturduğunda bomba infilak edecekti. Serhat kahveye girdi, her zamanki sandalyesine yöneldi, ancak karşısına çıkan bir külhanbeyi "Dur bakalım efendi, bu sandalyeye oturamazsın." diye Serhat'a kafa tuttu. Serhat "Zaten paketi götürmem lazım, başıma başka iş açmayayım" diye düşünerek yandaki sandalyeye oturdu. Külhanbeyi "Ha şöyleeee en güzel manzaralı sandalyeye burada ancak ben otururum, duydunuz mu ulan develer?!" diye gerindikten sonra sandalyeye oturduğu gibi sandalyeyle birlikte havaya uçtu. Serhat "Vay vay vay sandalye tuzaklıymış" diye kahvesini hızla bitirip kahveciye bir akçeyi ödeyip tekrar yola koyuldu. Komikos'un tuzakları bununla bitmeyecekti. 

TUZAK 3: Komikos Serhat'ın yolunun üzerine çözülmemiş bir Rubik küpü bıraktı. Bu küp bombalıydı ve çözünce patlayacak şekilde ayarlanmıştı. Serhat küpü bulunca eline alıp evirip çevirmeye başladı. Osmanlı'nın şansıyla en çok görev başaran casusu olmasına rağmen böyle bariz tuzaklardan bile şüphelenmezdi. Bombalı lokum kutusu da rüzgardan açılıp patlamasa Serhat lokuma da bayıldığı için kesin o kutuyu da alıp açardı. Serhat küpü evirdi, çevirdi, çözemeyince kızıp kenara fırlattı. Küp tam da Komikos'un içinde saklandığı çalılıkların arasına düşüp yere çarpmanın şiddetiyle patladı. Komikos yüzü simsiyah olmuş şekilde çalılıkların arasından çıktı. Çizgi film fizik kuralları gibi düşünün, tuzaklar burada da bitmiyor.

TUZAK 4: Komikos bu sefer hummalı bir çalışmayla "Serhat isimli casuslar için duş hayratı" inşa etmişti. Asıl tuzak şampuan şişesindeydi. Komikos şampuan şişesine köpek balığı saklamıştı. Serhat yolunun üzerinde kendi adına ve mesleğine özel duş hayratı görünce bile şüphelenmedi, soyunup yıkanmaya koyuldu. Komikos çalılıkların arkasından sinsice Serhat'ı izliyor, şampuan faslına geçmesini bekliyordu. Serhat şampuan şişesini eline aldı, sıktı, gerçekten köpürte köpürte şampuanlanmaya başladı. Komikos buna anlam veremeyip Serhat çiçekli bornozuyla paketi alıp götüreceği yere ulaştırırken meraktan şampuan şişesine kendisi baktı. O anda şişeden çıkan köpek balığı Komikos'u kovalamaya başladı. Komikos köpek balığından kaçarken Serhat paketi yerine teslim etmiş, saraya dönüp padişahın tebriklerini kabul edip odasına dinlenmeye çekilmişti.

SON

3 Temmuz 2025 Perşembe

Çılgın Suphi'nin Maceraları Bölüm 8: Taş Mağarası Mucitini Arıyor

Suphi cilalı taş devrinden vernikli taş devrine geçiş döneminde yaşayan prezentabl bir mağara adamıydı. Taş Mağarası'nda kabile şefi Uk sponsorluğunda bir mucitler arası yarışma yapılacağını öğrenen Suphi yarışmaya yeni icadıyla katılmaya can atıyordu. Hızlı adımlarla Taş Mağarası Mucitini Arıyor yarışmasının yapıldığı köy merkezine yollandı.
Kendisinden önceki yarışmacı icadı olan ucu sivriltilmiş taşı tanıtıp bir sonraki tura geçmeye hak kazandığında sıra Suphi'ye gelmişti. Kabile şefi Uk icatla ilgili sorularını soracak, sonra jüri üyeleri Suphi'ye puan verecekti. İşte Suphi ile kabile şefi Uk arasında geçen soru - cevap faslı:
-Hoş geldiniz, Taş Mağarası Mucitini Arıyor yarışmasına bugün hangi icatla katılıyorsunuz?
-Bu icadımın adı mıknatıslı buzdolabı süsü.
-Peki bu icat ne işe yarıyor? 
-Eğer buzdolabı diye yiyecekleri uzun süre soğuk tutabilen bir icadımız olsaydı bu süsler mıknatıs etkisiyle buzdolabımıza yapışacaktı.
-Buzdolabı diye bir icadın yiyecekleri soğuk tutması ne işimize yarar? Avladıklarımızı hemen yiyoruz zaten.
-Efendim bu icat sayesinde avladığımız gıdaları hemen yemek zorunda olmayıp, günlerce saklayabilirdik. Ayrıca ihtiyacımızdan fazlasını tek seferde avlayıp insanlara market denen merkezlerde para karşılığı satabilirdik.
-Para nedir? Taş gibi bir şey mi?
-Para diye bir şeyi icat etmiş olsaydık bir şeyleri birinden alınca karşılığında bu para denen icattan bir miktar verebilirdik. Hatta döviz kurunu icat etseydik diğer köylerde icat edilen paralarla bizim icat ettiğimiz arasında oran orantı da kurabilirdik. Enflasyon diye bir şey de icat edebilirdik ama onu bence etmesek daha iyi.
-Tamam da kardeşim bir şeyler karşılığında vermek için icat ettiğimiz şeyi başkalarının bir şeyler karşılığında vermek için icat ettikleri şeylerle oranlamamıza ne gerek var? Sen şu icat ettiğin şeyi anlatsana bize ne işe yarıyor?
-Efendim ben de ona geliyordum. Buzdolabı diye bir icadımız olmuş olaydı, ki bunun için önce elektrik diye bir şey keşfedip evlerde kullanmaya başlamamız gerekiyor; yani mağarada yaşamak yerine ev diye bir şey icat edip içinde keşfettiğimiz elektrik denen şeyi kullanmaya başlarsak icat ettiğimiz fiş denen şeyi yine icat ettiğimiz priz denen diğer şeye takarak bu icat ettiğimiz buzdolabı denen şeyi kullanabileceğiz. İşte benim icadım bu buzdolabına yapışıp estetik görüntü vermeye yarıyor.
-Ya saabııır... ya güzel kardeşim bak senin ev diye icat edelim dediğin şeyin bizim mağaralarımızdan ne farkı olacak?
-Efendim izah ediyorum ya... işte bu ev denen şeyi icat edince üst üste bu şeyden koyup apartman diye başka bir şey icat edebiliriz. Hatta apartman denen icadımızda aşağı yukarı evler arasında gezinmek için asansör diye başka bir şey daha icat edersek ulaşım da kolaylaşır.
-Kardeşim bırak şimdi altı üstü falan gereksiz gereksiz şeyleri bu mıknatıs dediğin şey ne nasıl yapışıyor?
-Efendim şimdi madenciliği icat edip toprağı kazarsak altından metal diye bir şey çıkacak ya, bu mıknatıs denen şey o metal denen şeyi çekiyor. İşte bu buzdolabı denen şeyi icat edersek bulduğumuz metalden yapacağımız için bu mıknatıslı süsler buzdolabına yapışacak.
-Tamam da kardeşim metal diye bir şey buldun diyelim, bu mıknatıs dediğin şey orada metal olduğunu nereden anlayacak? Onun da bizim gibi aklı mı var?
-Yok efendim aklı olması için yapay zekalı dil modelini icat etmemiz gerekiyor, onun için bilgisayarları icat etmemiz, ve daha önce söylediğim gibi evleri icat edip içlerinde keşfettiğimiz elektriği kullanmamız gerekiyor. Mıknatıslanma olayı daha basit, mıknatıs çevresinde manyetik alan oluşturuyor.
-Arkadaş deli misin divane misin dediğinden hiçbir şey anlaşılmıyor anlayayım dedim ama yok... oğlum ilgilenin arkadaşla

Suphi yarışmayı kazanmayı umarken kendini Prof Dr. Kaya Taş Ruh ve Sinir Hastalıkları Merkezi'nde bulmuştu. Orada doktorlara ve diğer hastalara yeni icadı olan yarış arabalarına nitroksit takmayı anlatırken, Taş Mağarası Mucitini Arıyor yarışmasının birincisi Suphi'den önce sunum yapan ucu sivriltilmiş taş icadının muciti olmuştu. 
SON