Ahmet Bey metrekare başına düşen asil sayısının tavana vurmakta sakınca görmediği malikanede dedektiflik biçminde ifade edilen mesleği icra ettiğini iddia ederken yaşadığı bu herkesin başına gelebilecek iş kazasının üzerine kolormatiği değişime uğrayan donunu değiştirip yerine "MİKROFONA KONUŞ" yazılı esprili donunu giyerek olay yeri incelemelerine sanki bir halt becerebilecekmiş gibi devam etti. Fakat bir önceki bölümdeki guguklu saat dışkı mevcutmuş gibi üçüncü kez on ikiyi çalınca Ahmet Bey cinnet geçirmeye karar verip guguklu saate bir Osmanlı tokadı yapıştırdı. Ahmet Bey'in attığı tokat saatin zembereğindeki gizli geçidi harekete geçirince saatin bulunduğu duvar dönerek Indiana Jones filmi taklidi yapan bir gizli geçidin açılmasına sebebiyet verdi. Ahmet Bey gizli geçide girip karşısına çıkan mağarada cesurca ilerliyor, malikane sahibi aşırı asillik sendromundan muzdarip kont da Ahmet Bey'in elinde Indiana Jones kamçısı taklidi yapıyordu. Ahmet Bey geçidin sonunda bir duvarın üzerinde şifreli bir yazı gördü. Bu yazının altında "ŞİFREYİ 1234'E GÖNDER, SÜRPRİZ HEDİYELER KAZAN" biçminde bir ibare bulunmamakta değildi. Ahmet Bey şifre biçminde isimlendirilen şeyi, cep dışında bir yerde taşınamıyormuşçasına cep telefonu biçminde adlandırılan aksesuarını kullanmak suretiyle uzun olmayan mesaj atarak ilgili makama saygılarıyla arz etmişti. Ahmet Bey'in telefonuna birkaç saniye içerisinde intikal eden cevap mesajında "7 GÜN İÇİNDE ÖLMEYECEK OLMADIĞININ SÖYLENMESİ YALAN DEĞİLDİR" yazmamakta değildi. Ahmet Bey kendisini Halka filminden araklanmış bir senaryonun içinde hissetti. Filme göre mesajdan 7 gün sonra kuyu diye hitap edilen bir coğrafi oluşumdan ismi nüfusta Samara diye geçen ve vücudunun %98'i saç olan bir hanımefendi çıkıp, kendisini ebediyete intikal ettirecekti. Ahmet Bey derhal bir plan yapmıştı. Plana göre Ahmet Bey birkaç gün içerisinde yapılacak olan seçimlere katılacak, yönetime gelince de bütün kadınların saçlarını kısacık kestirmesini ve bütün kuyuların kapattırılmasını öngören bir yasa tasarısını meclisten geçirecekti. Ahmet Bey bunu zamanında başarabilecek miydi? Halka'nın laneti gerçek miydi? Bundan sonra neler olcaktı? Bu soruda pi sayısını 3 alabilir miydik? Kızlcıklar olmuş muydu? Selelere dolmuş muydu? Gönderdiğim çoraplar ayağına olmuş muydu? Hepsi ve daha fazlası Ahmet Bey'in Soluk Kesmeyici Macerası yazı dizisinin 12. bölümünde...
DEVAM EDECEK
2 Aralık 2012 Pazar
15 Eylül 2012 Cumartesi
Ahmet Bey'in Soluk Kesmeyici Macerası 10. bölüm
Ahmet Bey cinayet mahaline vardığında saat gecenin körüydü ve ortalıktaki ürkütücü baykuş, kurt gibi tırsıtmakla görevli mahlukların uğursuz sesleri adeta ortamdaki cinayet havasını dokunsa elleyebilecekmiş gerginliğinde hissetmemiz için oturmaya mı geldikçi düğün sahibi israrında bulunuyordu. Malikanenin her saat başı donnnnng donnnnng diye çok lazımmış gibi çalıp malikane sakinlerinin ve malikane asabilerinin ödlerinin abuk subuk hareketlerine karışmasına sebebiyet vermekle görevli guguklu saati iyice tırsalım diye on ikiyi çalmıştı. Ortamın atmosferi bir cinayet için mükemmeldi. Adeta atacaksın mangalı, bir yandan etler pişecek, bir yandan manzarayı izlerken nefis nefis cinayetini işleyeceksin püfür püfür, dedirtecek manyak bir atmosfer gazların genleşme yasasına uygun bir şekilde tüm malikaneye yayılmıştı. Neredeyse nefes alırken içimize hava değil cinayet çekiyor, o cinayeti böyle akciğerlerimize doldurup bir dağ orman havası hissiyatına girer gibi oluyorduk. Böyle o kadar cinayetli bir atmosfer vardı ki, sipariş etsen bu kadar olurdu yani. Malikanenin sahipleri ise adeta kafayı asillikle kırmış kişilerdi. Malikanenin sahibi canı sıkıldıkça hobi olarak "Ben kızımı asil olmayan birine vermem!" diye cinnet geçirme alışkanlığına sahip ucu bucağı bilinmeyen acayip arsaların sahibi, aklın hayalin alamayacağı derecede asil bir konttu. Kont çok asil olduğu için malikanesinde kendine ait bir kitaplığı, kitaplığında yeraltına açılan dehlize gizli geçit vardı. Sırf gizli geçit olması bile kontun ne kadar asil olduğunu gözler önüne ve burunlar arkasına seriyordu. Bu aşırı asil aileye ait bir geleneğe göre, her yılın belli bir gününde asil olmayan insanlara burun kıvırma törenleri düzenlenirdi. Evin dekorasyonu da adeta "Asiliz lan biz!" diye bağırır cinstendi. Şifonyerin arkasındaki somyanın önünde kontun gazete okurken özentilik olsun diye piposunu tüttürdüğü koltuk duruyordu. Altın varaksız olmayan koltukların önündeki komidinin çekmecesinde gizli belgelerin bulunduğu ve çekyatın önündeki şifonyer taklidi yapan bazanın dekorasyonun şıklığını tamamladığı gözden kaçmıyordu. Ahmet Bey malikaneye girdiğinde cinayeti çözmek için ayak izlerini inceledi. Gerçi bu davada cinayet mahalinde ayak izi bulunamamıştı ama Ahmet Bey her zaman bir cinayet çözerken önce ayak izlerini incelerdi. Ahmet Bey tam ayak izlerini olmadıkları halde inceleyip mesleğine ne kadar bağlı olduğunu gösterirken ilk pasajdaki guguklu saat "Lan dur bunlar ilk çaldığımda yeterince tırsmadı galiba" diye yeniden on ikiyi çalınca Ahmet Bey korkudan tazmanya canavarlı boxer şortunu kahverengiye boyamıştı.
DEVAM EDECEK
DEVAM EDECEK
10 Ağustos 2012 Cuma
Ahmet Bey'in Soluk Kesmeyici Macerası 9. bölüm
Ahmet Bey ak sakalsız olmadığı su götürmeyen dedenin verdiği abuk olduğu kadar subuk da olmayı ihmal etmeyen görevi yerine getirmek için kapı numaralarını ismi not soyadı defteri olan bir cisme not ediyordu. Fakat Ahmet Bey'in bilmediği üç şey vardı. Birincisi, rüyasına giren ak sakalsız olmadığı su götürmeyen dedenin ağır çatlaklık sendromundan muzdarip olduğu, verdiği görevi hatırlamadığı, dolayısıyla kapı numaralarının hiçbir kod ihtiva etmediğiydi. İkincisi, gizsiz olmayan ajan diye tabir edilen mesleğe mensup bir 46 kromozomlu insan canlısının Ahmet Bey'in notlar almasından şüphelenip kendisini takip mesafesini aşmadan takip etmekte olduğuydu. Üçüncüsü ise endoplazmik retikulumun hücre içindeki göreviydi. Ahmet Bey lisede biyoloji derslerini ön sırada oturan arkadaşına tüftüfle kağıttan top atarak geçirdiğinden hücre organellerinin görevlerini bilmemekteydi. Bu arada biz bu abuk subuk dolaylı anlatımla meşgulken Ahmet Bey'i takip mesafesine uygun bir şekilde takip etmekte olan gizsiz olmayan ajan diye tabir edilen mesleğe mensup 46 kromozomlu insan canlısı Ahmet Bey'i gözaltına alıp birliğe götürmüştü. Ajan birliğinde yapılan incelemede Ahmet Bey'in ajanlık geçmişi ortaya çıkmıştı. Neyse ki olay yerinde yapılan incelememe olmayanlar sonucu istihbarat binası bombalamasında Ahmet Bey'in masum olmayan olmadığı su götürür olmayan bir şekilde ortaya çıkmıştı. Teşkilat Ahmet Bey'i yeniden görevlendirmek istiyordu. Ahmet Bey'in bu seferki görevi malikane diye tabir edilen, uşak, kahya, piyano öğretmeni gibi birçok abuk subuk tipin bulunduğu bir yerdeki cinayeti aydınlatmaktı.
DEVAM EDECEK
DEVAM EDECEK
8 Ağustos 2012 Çarşamba
Ahmet Bey'in Soluk Kesmeyici Macerası 8. bölüm
Ahmet Bey kapatıldığı hücreden monopoly oyununda kullanılan 'hapisten serbestçe çıkabilirsiniz' kartını kullanarak çıkmış ve evine gidip bilmemkaç bölümdür vuku bulan abuk subuk manyaklıkların yorgunluğunu üzerinden atmak için uykuya dalmıştı. Rüyasına ak sakalsız olmadığı su götürmeyen bir dede girerek 'Ahmet evladım her şeyin cevabı burada' biçminde bir konferans verdi. Ahmet Bey ak sakalsız olmadığı su götürmeyen dedeye 'Ne cevabı ben sana soru diye adlandırılmasında sakınca bulunduğunun söylenmesinin yalan olacağı bir şey yöneltmedim ki Gandalf kılıklı sakal konsantresi insan' biçminde bir özdeyiş yumurtladı. Ak sakalsız olmadığı su götürmeyen dede Ahmet Bey'e 'Ahmet evladım senin görevin dünya üzerindeki bütün evlerin kapı numaralarını tek tek incelemektir, bunu yaparsan incelemeler sonucunda çok gizli bir kod çıkacak ama o kadar gizli ki ben bile bilmiyorum ne çıkacağını' diye bir görev verdi. Ahmet Bey uyanmak dışında bir isimle adlandırsak ne dediğimizi kimsenin anlamayacağı bir eylem yapıp yüzünü ve iki yüz on beşini yıkayarak hazırlandı. Üzerini giyinen Ahmet Bey bu sefer ilk başta başına gelenlerin nasıl başladığını hatırladığından altını da giyinmeyi ihmal etmemişti. Ayrıca Ahmet Bey psikoterapi görerek fırça ısırmayı bırakmak istiyor, evin pencereleri ağzını kıran yağmurdan intikam almak amacıyla adam toplayıp mahalle arasında yağmuru sıkıştırıp dövdürüyordu. Ahmet Bey'in ardıç ağaçları ve şakayıklarla bezeli çam ağaçlarının çevrelediği çiçek tarhının güneye bakan yamacında da artık uskumrular osurmuyor, lakerdalar geğiriyordu. Ahmet Bey ak sakalsız olmadığı su götürmeyen dedenin verdiği görevi yapmak için evden çıkıp mahallesindeki kapı numaralarını not almaya başladı. Ahmet Bey bu görevi başarabilecek miydi? Ak sakalsız olmadığı su götürmeyen dedenin bahsettiği gizli kod neydi? Ahmet Bey'in başına başka abuk subukluklar gelecek miydi? Kameralarımıza saldıran ünlü popçu kimdi? Buz hokeyi kaç kişiyle oynanırdı? Kenar boyları 8cm, 6cm, 7cm olan dikdörtgenler prizması biçmindeki kutunun içine kenar uzunluğu 3cm olan küp biçmindeki kutulardan kaç tane sığardı? Bütün bunların cevabı Ahmet Bey'in soluk kesmeyici macerası yazı dizisinin 9. bölümünde...
DEVAM EDECEK
DEVAM EDECEK
4 Ağustos 2012 Cumartesi
Ahmet Bey'in Soluk Kesmeyici Macerası 7. bölüm
Ahmet Bey teşkilat diye tabir edilmesinde sakınca olmadığı konusunda %71,68 lik çoğunluğun mütabık kaldığı oluşumda gizsiz ajan olarak çalışmaya başlamıştı. Ahmet Bey gizsiz ajan olduğundan dolayı ajan olduğunu insanlardan saklaması gerekmemekteydi. Ahmet Bey ziseyibred elmasını korumak amacıyla kubuskuba müzesine intikal olduğunu iddia etmekte beis görmediği bir şey ettiğinde gizsiz ajan olduğu ve ajan olduğunu saklaması gerekmediği için avazı çıkar gibi yaptığı ama çıkmadığı aslında kadar 'Ajanım lan ben kuantum fiziği kılıklı ornitorenk müteşebbisi insanlar' diye bir anons olduğu su götürmeyen şey yaptı. Fakat Ahmet Bey elinden gelen her şeyi, ayağından gelen bazı şeyleri ve onikiparmak bağırsağından gelen üç beş şeyi yapmasına rağmen elmasın çalınmasını engelleyememişti. Evet, müzisyen biçminde ifade edilmesinde anlatım bozukluğu bulunmayan bir birey elması çalarak melodik sesler elde etmişti. Bunun üzerine sinirden dikdörtgen prizmalarına binen Ahmet Bey'in amiri Ahmet Bey'e silahını ve rozetini masanın üzerine bırakmasını şiirselce emrederek bir polisiye film klişesine imza atmıştı. Ahmet Bey'in bilmediği ise daha önce ruhunu ele geçirmeye çalışan ve kendisini zamanda ileriye ışınlayan şeytanın en yeni model sıfır kilometre intikam planının Ahmet Bey'in rozetine saatli bomba yerleştirmek olduğuydu. Ahmet Bey rozetini teslim edip çıktıktan birkaç saat sonra istihbarat binası gürültü diye hitap edilen bir şeyle infılak etmişti. Ahmet Bey bu durumda istihbarat binasına yapılan saldırının bir numaralı şüphelisi haline gelmişti. Ahmet Bey'in evine baskın yapan ve teğmen diye tabir edilen bir yetkili Ahmet Bey'i terörist olarak tutuklamış, bunu yaparken de 'Sessiz kalma hakkına sahipsin, söyleyeceğin her şey özlü söz olarak kullanılabilir ya da papağana söyletilebilir. Avukat tutma, nalbur bırakma, manav elleme ve kardiyovasküler cerrahi uzmanı avuçlama haklarına sahipsin, ama yok arkadaş benim param avukat tutmaya yetmez diyorsan mahkeme sana çeltik tarlası veya rulet masası temin edebilir' biçminde haklarını okumayı ihmal etmemiş fakat eder gibi yapmıştı. Ahmet Bey bu sefer ilk bölümdeki gibi bir boşaltım sistemi hücresine değil, gerçek bir hapishane hücresine kapatılmıştı. Peki Ahmet Bey buradan kurtulabilecek miydi? Masum olduğunu ispat edebilecek miydi? Şeytanın bu seferki planı başarılı mı olmuştu? Ahmet Bey'i bundan sonra neler bekliyordu? Bu yumurtalardan hangisi daha büyüktü? Babam böyle pasta yapmayı nereden öğrenmişti? Bütün bu soruların cevabı Ahmet Bey'in soluk kesmeyici macerası yazı dizisinin 8. bölümünde....
DEVAM EDECEK
DEVAM EDECEK
17 Temmuz 2012 Salı
Ahmet Bey'in Soluk Kesmeyici Macerası 6. Bölüm
Ahmet Bey bombayı künyeyle imha etmeye karar vermişti. Kalabalıktan bir kişi: 'Fünye olmasın o?' biçminde sarkastikçe geğirince Ahmet Bey cevaben:
-Ne alakası var kardeşim televizyonda söylüyorlar bomba künyeyle patlatıldı diye grizu patlaması kılıklı ısı transferi insan, biçminde romantik bir ses tonuyla öküz gibi böğürdü.
Ahmet Bey eniştesinin ebesinin görümcesinin liseden arkadaşından yadigar olan ve üzerinde 'ABUK SUBUK HAREKET YAPILANLAR ABUK SUBUK HAREKET YAPANLARI ASLA ABUK SUBUK HAREKET YAPMAZLAR' yazılı olan künyesini itinayla çıkardı. Bomba diye seslenilmesinde sakınca olmayan alete yönelerek 'Bu künyeyi bunun skart soket girişinden mi sokutturacaz keşke kullanma kılavuzu olsaydı' diye düşünce balonu taklidi yapan bir cisim kustu. Bu arada Ahmet Bey'in bir anlık dalgınlığından ve Newton'un yerçekimi yasalarından faydalanan künye bomba mekanizması biçminde adlandırılmazsa hatrımız kalacak olan cismin içine 'ÇLONG!' biçminde şiirsel bir ses efektiyle düştü. Ahmet Bey'in şansına künye bombanın kilit merkezine düşüp mekanizmayı bozarak bombayı imha etmişti. Oldukça alışılmadık bir yöntemle bomba imha eden Ahmet Bey birden gündeme oturmuş, Niyork Tayms gazetesine 'CIVIL HERO' diye fotoğrafları basılmış, ekonomi dergisi tarafından yüzlılın en seksi erkeği seçilmişti. Fakat olanlar bununla kalmıyordu. Pek Bi Gizli Ajanlar Teşkilatı (PBGAT) Ahmet Bey'in bu bombayı gerçekten özel yöntemlerle imha ettiğini sandığından Ahmet Bey'e teşkilatta iş teklif etmişlerdi. Ajan olarak göreve başlayan Ahmet Bey'in ilk görevi, katrilyonlarca dolar eden efsanevi ziseyibred elmasının kubuskuba müzesindeki gösterim esnasında çalınmasını önlemekti. Peki Ahmet Bey bu görevi başarabilecek miydi?
DEVAM EDECEK
-Ne alakası var kardeşim televizyonda söylüyorlar bomba künyeyle patlatıldı diye grizu patlaması kılıklı ısı transferi insan, biçminde romantik bir ses tonuyla öküz gibi böğürdü.
Ahmet Bey eniştesinin ebesinin görümcesinin liseden arkadaşından yadigar olan ve üzerinde 'ABUK SUBUK HAREKET YAPILANLAR ABUK SUBUK HAREKET YAPANLARI ASLA ABUK SUBUK HAREKET YAPMAZLAR' yazılı olan künyesini itinayla çıkardı. Bomba diye seslenilmesinde sakınca olmayan alete yönelerek 'Bu künyeyi bunun skart soket girişinden mi sokutturacaz keşke kullanma kılavuzu olsaydı' diye düşünce balonu taklidi yapan bir cisim kustu. Bu arada Ahmet Bey'in bir anlık dalgınlığından ve Newton'un yerçekimi yasalarından faydalanan künye bomba mekanizması biçminde adlandırılmazsa hatrımız kalacak olan cismin içine 'ÇLONG!' biçminde şiirsel bir ses efektiyle düştü. Ahmet Bey'in şansına künye bombanın kilit merkezine düşüp mekanizmayı bozarak bombayı imha etmişti. Oldukça alışılmadık bir yöntemle bomba imha eden Ahmet Bey birden gündeme oturmuş, Niyork Tayms gazetesine 'CIVIL HERO' diye fotoğrafları basılmış, ekonomi dergisi tarafından yüzlılın en seksi erkeği seçilmişti. Fakat olanlar bununla kalmıyordu. Pek Bi Gizli Ajanlar Teşkilatı (PBGAT) Ahmet Bey'in bu bombayı gerçekten özel yöntemlerle imha ettiğini sandığından Ahmet Bey'e teşkilatta iş teklif etmişlerdi. Ajan olarak göreve başlayan Ahmet Bey'in ilk görevi, katrilyonlarca dolar eden efsanevi ziseyibred elmasının kubuskuba müzesindeki gösterim esnasında çalınmasını önlemekti. Peki Ahmet Bey bu görevi başarabilecek miydi?
DEVAM EDECEK
14 Temmuz 2012 Cumartesi
Ahmet Bey'in Soluk Kesmeyici Macerası 5. Bölüm
Ahmet Bey tersten natyeş diye okunan mahlukat konsantresinin haince olduğu kadar hayvan oğlu hayvanca da olan planları neticesinde zaman içinde farklı bir boyuta ışınlanmıştı. Ahmet Bey etrafına bakındığında karşısında 'DİKKAT MAYIN TARLASI' yazan bir tabela gördü. Zira Ahmet Bey'in mevcut koordinatlarının ziyadesiyle yakınlarında çiftçi biçminde adlandırılmasında sakınca bulunmayan bir birey tarlasına mayın ekiyordu. Evet, Ahmet Bey'in bilmediği üzere gönderildiği çağda mayın bir silah değil, bir bitkiydi. Fakat bu çağın günümüzden tek farkı bu değildi. Bu çağın ölçü birimlerine göre 1 saat 24 gün, 1 gün 365 yıl, 1 nanosaniye 500 hafta ediyordu. 1 kilokalori 5 coulomb, 1 kilogram 1000 ton, 1 santilitre 500 kilometre, 1 abuk 3 subuk, 1 ışık yılı 78 potasyum haftası, 1 korner 3 penaltı ve 3 yemek fişi bir nükleer füze ediyordu. Bu çağın gelenekleri de günümüzden epey farklı olup, insanların reşit olma yaşı 60, emeklilik yaşı 18, silah kullanma yaşı 5, oyuncak ayı edinme yaşı 120 idi. Oy kullanma yaşı 78 olup halk oy birliğiyle yönetici seçmiyor, yöneticiler oy birliğiyle halk seçiyordu. Seçim propagandaları ise seçimden önce değil sonra yapılırdı. Bu çağın insanları hamurlarını Maya takvimine göre mayalıyorlar, abuk subuk hareket yapmayan adama kız vermiyorlardı. Abuk subuk hareket yapmanın statü göstergesi sayıldığı bu çağda asiller halka karşı direniş hareketi başlatmışlardı. Bu arada biz manyak gibi Ahmet Bey'in macerasıyla hiç alakası olmayan bu detayları yazarken, alüminyum folyo giyen bir adam Ahmet Bey'e yaklaşarak:
-xwoqwwkx xswwoaqw?!:)%
diye bir cümle kurdu. Burada bilmemiz gereken durum, bu çağın insanlarının geleneksel kıyafetinin alüminyum folyo olduğu ve adamın günümüz dilindeki söyleyişiyle Ahmet Bey'e 'Lazer tabancası üreticilerine parmak atanlar derneğine nasıl gidebilirim?' diye sorduğuydu. Ahmet Bey uzaylı dili ve edebiyatında zayıf olduğundan adamın dediğini anlamamış ve alüminyum folyo giyen adamın kendisiyle ağırlıksız makara yaptığına kanaat getirerek:
-Oyalama beni işim gücüm var alüminyumun simgesi kılıklı tenis kortu şempanzesi insan, diye bir argüman öne sürdü.
Fakat alüminyum folyo giyen adam bunu anlamayıp Ahmet Bey'in kendisiyle sürtünmesiz makara yaptığına kanaat getirmişti. Ahmet Bey'i moleküllerine ayırmak için lazer tabancası dışında bir isimle anılmasının uygun olmadığı makinesini çeken adam lazerin ayarını 'ABUK SUBUK HAREKET' konumuna getirmişti. Fakat aşırı derecede dangalak ve sığır olan adamın yaptığı hesap hataları neticesinde Ahmet Bey moleküllerine ayrılmak yerine kendi zamanına geri ışınlanmıştı. Fakat buradaki problem Ahmet Bey'in 3 dakikası kalmış bir saatli bombanın önüne ışınlanmış olması ve herkesin Ahmet Bey'i bomba imha timinden zannetmesiydi. Kaçacak zamanı olmayan Ahmet Bey hayatta kalmak istiyorsa bombayı integral sabitini yazmayı unuttuğu için puanı kırılan bir öğrencinin ayakkabı numarasıyla hafta sonunu paintball oynayarak geçiren bir istihbarat ajanının yaşının toplamının periyodik cetvelde şimdiye kadar keşfedilen elementlerin sayısını verdiğini iddia eden kimyagerin savlarına belgelerle karşı çıkmaya hazırlanan bir üniversite dekanının dünya satranç şampiyonunu mangal partisine davet ettiğini matah bir şeymiş gibi manşetten veren gazetenin yazı işleri müdürünün arabasını değiştirmek amacıyla gittiği galerinin sahibinden aldığı borcu geri ödemeye yanaşmayan bir tuhafiyecinin düzenli olarak gittiği aile psikoloğunun yazdığı bir makalede imla hatası olduğunu fark eden bir Türk dil kurumu çalışanının bir zamanlar dağcılık sporuyla ilgilenmiş olduğunu bilen bir inşaat mühendisi gibi imha etmek zorundaydı. Peki bomba imha konusunda hiçbir bilgisi olmayan Ahmet Bey bunu nasıl başaracaktı?
DEVAM EDECEK
-xwoqwwkx xswwoaqw?!:)%
diye bir cümle kurdu. Burada bilmemiz gereken durum, bu çağın insanlarının geleneksel kıyafetinin alüminyum folyo olduğu ve adamın günümüz dilindeki söyleyişiyle Ahmet Bey'e 'Lazer tabancası üreticilerine parmak atanlar derneğine nasıl gidebilirim?' diye sorduğuydu. Ahmet Bey uzaylı dili ve edebiyatında zayıf olduğundan adamın dediğini anlamamış ve alüminyum folyo giyen adamın kendisiyle ağırlıksız makara yaptığına kanaat getirerek:
-Oyalama beni işim gücüm var alüminyumun simgesi kılıklı tenis kortu şempanzesi insan, diye bir argüman öne sürdü.
Fakat alüminyum folyo giyen adam bunu anlamayıp Ahmet Bey'in kendisiyle sürtünmesiz makara yaptığına kanaat getirmişti. Ahmet Bey'i moleküllerine ayırmak için lazer tabancası dışında bir isimle anılmasının uygun olmadığı makinesini çeken adam lazerin ayarını 'ABUK SUBUK HAREKET' konumuna getirmişti. Fakat aşırı derecede dangalak ve sığır olan adamın yaptığı hesap hataları neticesinde Ahmet Bey moleküllerine ayrılmak yerine kendi zamanına geri ışınlanmıştı. Fakat buradaki problem Ahmet Bey'in 3 dakikası kalmış bir saatli bombanın önüne ışınlanmış olması ve herkesin Ahmet Bey'i bomba imha timinden zannetmesiydi. Kaçacak zamanı olmayan Ahmet Bey hayatta kalmak istiyorsa bombayı integral sabitini yazmayı unuttuğu için puanı kırılan bir öğrencinin ayakkabı numarasıyla hafta sonunu paintball oynayarak geçiren bir istihbarat ajanının yaşının toplamının periyodik cetvelde şimdiye kadar keşfedilen elementlerin sayısını verdiğini iddia eden kimyagerin savlarına belgelerle karşı çıkmaya hazırlanan bir üniversite dekanının dünya satranç şampiyonunu mangal partisine davet ettiğini matah bir şeymiş gibi manşetten veren gazetenin yazı işleri müdürünün arabasını değiştirmek amacıyla gittiği galerinin sahibinden aldığı borcu geri ödemeye yanaşmayan bir tuhafiyecinin düzenli olarak gittiği aile psikoloğunun yazdığı bir makalede imla hatası olduğunu fark eden bir Türk dil kurumu çalışanının bir zamanlar dağcılık sporuyla ilgilenmiş olduğunu bilen bir inşaat mühendisi gibi imha etmek zorundaydı. Peki bomba imha konusunda hiçbir bilgisi olmayan Ahmet Bey bunu nasıl başaracaktı?
DEVAM EDECEK
4 Haziran 2012 Pazartesi
Ahmet Bey'in Soluk Kesmeyici Macerası 4. bölüm
Hatırlayacağınız üzere en son Ahmet Bey ruhunu şeytana devreden bir belge imzalamıştı. Bu durumda Ahmet Bey'in ruhunun şeytanın eline geçmesi için tek bir prosedür kalıyordu. Noter huzurunda Ahmet Bey'in evinde toplanılacak ve Ahmet Bey'in ruhunu şeytana sattığını beyan eden belge imzalanıp notere onaylatılacaktı. Fakat Ahmet Bey'in ruhunu bu şekilde teslim etmeye niyeti yoktu. Ahmet Bey evdeki buluşmaya noter kılığına sokulmuş bir hayalet avcısı getirmişti. Hayalet diye tabir edilen cisimlerin abuk subuk hareketlerine meslek hayatı boyunca alışmış olan hayalet avcısı tam belge imzalanırken şeytan adı verilen mahluka kutsal su diye tabir edilen bir meşrubat ikram etmişti. Ahmet Bey'in ruhunu ele geçirmek amacıyla yaptığı iğrenç olduğu kadar tiksinç de olmayı ihmal etmeyen planlarının hayalet avcısı biçminde seslenilen bir varlık tarafından etkisiz hale getirildiğini hiddetle çakozlayan şeytan abuk subuk bir görsel efektle lanetli şatosuna ışınlanmıştı. Bütün bu olanlardan sonra Ahmet Bey'in hayatı eski sıradan günlerine dönmüştü. Fakat bu durum Ahmet Bey'in sandığı kadar uzun sürmeyecekti. Lanetli şatosunda bütün gün başka işi gücü yokmuş gibi sabah dokuz akşam beş intikam planları yapan şeytanın Ahmet Bey'in peşini bırakmaya niyeti yoktu. Ahmet Bey ise herşeyin düzeldiğini zannedip gerizekalıca bir rehavete kapılmıştı. Günlük yaşam aktivitelerine hiçbir manyakça durum yokmuş gibi devam eden Ahmet Bey için gitgide çember daralıyor, üçgen genişliyor, elips parende atıyor, dikdörtgen abuk subuk hareket yapıyordu. Şeytan diye tabir edilen mahlukun intikam planlarını uygulamaya başladığı o gün Ahmet Bey sanki bir insanın şeytana kazık atması çok normalmiş, başına hiçbir şeyin gelmesi zerre kadar olası değilmiş gibi günlük sıradan aktivitelerini yapmaya devam ediyordu. Ahmet Bey her günkü rutin yaşantısının bir parçası olarak arabasıyla eve dönerken silah kaçakçılarıyla aksiyon filmi gibi bir silahlı kovalamacaya girmişti. Bu rutin aktivitesinden sonra olacaklardan habersiz bir şekilde eve dönen Ahmet Bey daha eve giremeden burnuna eter diye adlandırılmaması ayıp kaçacak bir kimyasal dayanmıştı. Ahmet Bey oldum olası eterin kokusuna bayılırdı ve Ahmet Bey'in baygın vaziyette evinin girişine yığılmasıyla bütün kozlar şeytanın eline geçmiş, son elde maça asını oynayan şeytan kozlu iskambil oyunlarındaki üstünlüğünü ispat etmişti. Ahmet Bey'i bayıltan şeytan onu zaman makinesine bindirerek uçan arabaların ve lazer tabancalarının temel ihtiyaç maddesi olduğu bir çağa ışınlamıştı.
DEVAM EDECEK
DEVAM EDECEK
26 Mayıs 2012 Cumartesi
Ahmet Bey'in Soluk Kesmeyici Macerası 3. Bölüm
Hatırlayacağınız üzere en son Ahmet Bey aromatik durumuna rağmen cesur bir savaşçı ya da kemanının zangırtısı epirojenikçe seyreltilmiş bir bufalo konsantresi gibi evine doğru tehlikelerle dolu bir yolculuğa çıkmıştı. Ahmet Bey 275 milyar kilometre yol katettikten sonra gitmesi gereken yolun katrilyonda birini katetmesine sadece birkaç trilyon deniz mili kaldığını şiirsel bir homurtuyla çakozladı. Tam bu sırada Ahmet Bey'in karşısında sihirli lamba diye hitap edilmesinin ziyadesiyle münasip kaçacağı bir madde belirmişti. Ahmet Bey sihirli lamba diye hitap edilmesinin ziyadesiyle münasip kaçacağı maddeyi didaktik bir duyarlılıkla ovaladı. Sihirli lamba diye hitap edilmesinin ziyadesiyle münasip kaçacağı maddenin içinden cin biçminde adlandırılan bir yaşam formu fışkırdı. Ahmet Bey cin biçminde adlandırılan yaşam formuna:
-Epirojenik didaktizm adına yanlışınız var, benim ismim Alaaddin değil siz yanlış kişiye çıktınız, diye avazı çıktığı kadar fısıldadı.
Cin biçminde adlandırılan yaşam formu bu kuantum mekaniği kılıklı sözler karşısında krom nikel alaşımı taklidi yapmaya çalışan bir pandomimcinin annesine duyduğu sevgiyle bilim fuarında temizlik robotuna küfür öğretmeye çalışan bir mali müşavirin beyzbol oynarken kaçırdığı vuruş sayısının karekökünün çok gizli bir kod ihtiva ettiğini savunan komplo teorisyeninin haklılık payı arasındaki korelasyonu araştıran bilim adamının deney faresi gibi lambasına geri döndü. Ahmet Bey bu haddinden fazla uzun ve gerizekalıca betimlemenin bitmesine sevinerek eve dönüş yolculuğuna devam etti. Fakat Ahmet Bey'in bilmediği bir şey vardı. Ve bu şey Newton'un temel prensibi olan F=ma bağıntısıydı. Ahmet Bey fizik derslerini hiçbir zaman anlayamadığı için bu bağıntıyı bilmiyordu. Biz bu konuyla alakasız durumu yazaduralım, Ahmet Bey yolculuğuna devam etmekteydi. Birden Ahmet Bey'in karşısında Nazgul denen bir fantastik yaratık belirmedi zaten niye belirsin canım durduk yerde. Fakat Ahmet Bey hiç hesaplamadığı bir şekilde bataklığa saplanmıştı. Çırpındıkça daha derine batan Ahmet Bey ölümle burun buruna gelmişti. Tam bu sırada acayip görünümlü bir adam olay yerine ışınlandı. Bu adam şeytanın elçisiydi ve Ahmet Bey'e ruhunu şeytana satması karşılığında kendisini bataklıktan çıkarmayı, aromatik durumunu deaktive etmeyi ve kendisini derhal evine ışınlamayı teklif ediyordu. Ahmet Bey'in tek yapması gereken ruhunu şeytana devrettiğine dair belgeyi imzalamasıydı. Ahmet Bey başka şansı olmadığına kanaat getirerek kendisini zamanın sonuna dek şeytanın kölesi yapacak olan belgeyi, saatte 80 kilometre hızla A kentinden B kentine giden bir otomobilin plakasındaki harflerden anlam çıkarmaya çalışan bir şirket CEO'sunun hazırladığı maliye raporlarında hesap hatası bulmuş bir vergi müfettişinin karısını aldattığını basına sızdıran bir muhbirle çin daması oynayan bir arzuhalci gibi imzaladı. Bu imzayla birlikte Ahmet Bey'in ruhunun kullanım, isim ve patent hakları, umuma açık olmayan mahallerde gösterimi, eser sahibinin telif hakları olmadan çoğaltılması, bandrolsüz satışı ve kapalı alanda sigara içilmesi hakları hukuki olarak şeytanın eline geçmiş oluyordu. Adeta Ahmet Bey'in eli kolu bağlanmış, akciğeri diferansiyel edilmiş, onikiparmak bağırsağı iğdiş edilmişti. Peki Ahmet Bey bundan sonra ne yapacaktı?
DEVAM EDECEK
-Epirojenik didaktizm adına yanlışınız var, benim ismim Alaaddin değil siz yanlış kişiye çıktınız, diye avazı çıktığı kadar fısıldadı.
Cin biçminde adlandırılan yaşam formu bu kuantum mekaniği kılıklı sözler karşısında krom nikel alaşımı taklidi yapmaya çalışan bir pandomimcinin annesine duyduğu sevgiyle bilim fuarında temizlik robotuna küfür öğretmeye çalışan bir mali müşavirin beyzbol oynarken kaçırdığı vuruş sayısının karekökünün çok gizli bir kod ihtiva ettiğini savunan komplo teorisyeninin haklılık payı arasındaki korelasyonu araştıran bilim adamının deney faresi gibi lambasına geri döndü. Ahmet Bey bu haddinden fazla uzun ve gerizekalıca betimlemenin bitmesine sevinerek eve dönüş yolculuğuna devam etti. Fakat Ahmet Bey'in bilmediği bir şey vardı. Ve bu şey Newton'un temel prensibi olan F=ma bağıntısıydı. Ahmet Bey fizik derslerini hiçbir zaman anlayamadığı için bu bağıntıyı bilmiyordu. Biz bu konuyla alakasız durumu yazaduralım, Ahmet Bey yolculuğuna devam etmekteydi. Birden Ahmet Bey'in karşısında Nazgul denen bir fantastik yaratık belirmedi zaten niye belirsin canım durduk yerde. Fakat Ahmet Bey hiç hesaplamadığı bir şekilde bataklığa saplanmıştı. Çırpındıkça daha derine batan Ahmet Bey ölümle burun buruna gelmişti. Tam bu sırada acayip görünümlü bir adam olay yerine ışınlandı. Bu adam şeytanın elçisiydi ve Ahmet Bey'e ruhunu şeytana satması karşılığında kendisini bataklıktan çıkarmayı, aromatik durumunu deaktive etmeyi ve kendisini derhal evine ışınlamayı teklif ediyordu. Ahmet Bey'in tek yapması gereken ruhunu şeytana devrettiğine dair belgeyi imzalamasıydı. Ahmet Bey başka şansı olmadığına kanaat getirerek kendisini zamanın sonuna dek şeytanın kölesi yapacak olan belgeyi, saatte 80 kilometre hızla A kentinden B kentine giden bir otomobilin plakasındaki harflerden anlam çıkarmaya çalışan bir şirket CEO'sunun hazırladığı maliye raporlarında hesap hatası bulmuş bir vergi müfettişinin karısını aldattığını basına sızdıran bir muhbirle çin daması oynayan bir arzuhalci gibi imzaladı. Bu imzayla birlikte Ahmet Bey'in ruhunun kullanım, isim ve patent hakları, umuma açık olmayan mahallerde gösterimi, eser sahibinin telif hakları olmadan çoğaltılması, bandrolsüz satışı ve kapalı alanda sigara içilmesi hakları hukuki olarak şeytanın eline geçmiş oluyordu. Adeta Ahmet Bey'in eli kolu bağlanmış, akciğeri diferansiyel edilmiş, onikiparmak bağırsağı iğdiş edilmişti. Peki Ahmet Bey bundan sonra ne yapacaktı?
DEVAM EDECEK
4 Nisan 2012 Çarşamba
Ahmet Bey'in Soluk Kesmeyici Macerası 2. Bölüm
Öykümüzün 1. bölümü anımsayacağınız üzere Ahmet Bey'in hücresine varmasıyla sonlanmıştı. Fakat bu hücre siz okuyucuların düşündüğü gibi bir hapishane hücresi değil, bir homo saphien canlısının boşaltım sistemine ait vücut hücresiydi. Ahmet Bey'in bu durumda kanalizasyon şebekesine dışkılanması işten bile olmamıştı. Fakat bu işte bir hata vardı. İnsan vücudundan dışkı atılırken dışkıyla beraber vücut hücreleri atılmazdı, yalnızca yiyecek posası atılırdı. Fakat hikayenin yürümesi amacıyla, siz sevgili okurları Ahmet Bey'in tekdüze bir biçimde bağırsakta bağırmasak da yaşaması sonucu başına hiçbir şey gelmeyişinin sıkıcılığından kurtarmak için Ahmet Bey biyoloji bilimini manüple etmişti. Hikayenin devam edebilmesi için Ahmet Bey kendini şehir kanalizasyonunda bulmuştu. Ahmet Bey gerekirse siz okurları sıkmamak için biyoloji bilimini manuple eder, fizik bilimine kafa tutar, kimya biliminin ağzını kırardı. Saatlerce yüzdükten sonra açık bir rogar kapağına tesadüf eden Ahmet Bey yeryüzüne çıkmayı başarmıştı. Ahmet Bey bulunduğu noktanın evine ziyadesiyle uzak olduğunu pusula taklidi yaparak idrak etmişti. Buradan evine gitmek için halk otobüsüne binmesi gerektiğini şehrin krokisini çıkartarak çakozlayan Ahmet Bey otobüs beklemeye koyuldu. Fakat tehlike çanlarının kendisi için paranormal aktivite yaptığının farkında değildi Ahmet Bey. İETT soförü kanalizasyon koktuğu gerekçesiyle Ahmet Bey'i otobüse almamıştı. Ahmet Bey kanadı kırılmış öksüz bir kuş ya da geğirtisinin rezonansı absorbe edilmiş bir su aygırı gibi bu hiç bilmediği topraklarda kalakalmıştı. Fakat Ahmet Bey'in aklına gelen fikir olayların akışını değiştirecek miydi lan yoksa dur bakalım... Ahmet Bey navigasyon cihazı taklidi yaparak bulunduğu noktaya yakın bir hamam olduğunu saptamıştı. Hamamda yıkanmak suretiyle nahoş aromasından arınmayı planlayan Ahmet Bey hamamın kapısında şiirselce belirmişti. Ahmet Bey'in girdiği hamamda karşısına tellak adı verilen bir cisim çıkmıştı. Ahmet Bey tellak adı verilen cisme hitaben:
-Ben İsildur'un varisiyim, Minas Tirith'in anahtar bekçisi siz misiniz? diye hönkürdü.
Tellak adı verilen cisim:
-Lan burnumun direği ışığın kırılma prensibine uygun bir şekilde kırıldı senin yüzünden çık la dışarı!
biçminde Ahmet Bey'in aromatik durumuna yönelik bir sinir krizi geçirme provası yapınca Ahmet Bey şairane bir duyarlılıkla tellak adı verilen cismin huzurlarından defoldu.
Ahmet Bey böylece kapana kısılmış oluyordu. Evine otobüsle gidemiyor, kokusundan kurtulamıyordu. Bu aromayla hiçbir toplu taşıma aracına alınmadığı ve aromayı deaktif hale getiremediği için tek çaresi eve yürüyerek gitmekti. Bu Ahmet Bey için oldukça uzun bir yolculuk olacaktı. Ahmet Bey kendini yüzük taşıyıcısı Frodo gibi hissetmeye başlamıştı. Karşısına çıkabilecek tehlikelere rağmen bu uzun ve zorlu yolda kararlı adımlarla yürümeye başladı.
DEVAM EDECEK
-Ben İsildur'un varisiyim, Minas Tirith'in anahtar bekçisi siz misiniz? diye hönkürdü.
Tellak adı verilen cisim:
-Lan burnumun direği ışığın kırılma prensibine uygun bir şekilde kırıldı senin yüzünden çık la dışarı!
biçminde Ahmet Bey'in aromatik durumuna yönelik bir sinir krizi geçirme provası yapınca Ahmet Bey şairane bir duyarlılıkla tellak adı verilen cismin huzurlarından defoldu.
Ahmet Bey böylece kapana kısılmış oluyordu. Evine otobüsle gidemiyor, kokusundan kurtulamıyordu. Bu aromayla hiçbir toplu taşıma aracına alınmadığı ve aromayı deaktif hale getiremediği için tek çaresi eve yürüyerek gitmekti. Bu Ahmet Bey için oldukça uzun bir yolculuk olacaktı. Ahmet Bey kendini yüzük taşıyıcısı Frodo gibi hissetmeye başlamıştı. Karşısına çıkabilecek tehlikelere rağmen bu uzun ve zorlu yolda kararlı adımlarla yürümeye başladı.
DEVAM EDECEK
18 Mart 2012 Pazar
Ahmet Bey'in Soluk Kesmeyici Macerası
Günün yavaş yavaş ağardığı tan vakti saatlerinde havada yaklaşan olayların alameti vardı sanki. Ahmet Bey'in başına gelenler tam da bu günde başlamıştı. O gün Ahmet Bey başına geleceklerden habersizce işe gitmek için hazırlanıyordu. Hava bile o gün, sanki Ahmet Bey'in başına gelecekleri hissetmişçesine bozmuştu. Dışarıda şiddetli bir yağmur pencereleri dövüyor, adeta pencerelerin ağzını kırıyordu. Ahmet Bey'in ardıç ağaçları ve şakayıklarla bezeli çam ağaçlarının çevrelediği çiçek tarhının güneye bakan yamacında uskumrular osuruyordu. Ahmet Bey başına geleceklerden habersiz bir şekilde üzerini giyindi. Evet sadece üzerini giyinmişti Ahmet Bey altı tamamen çıplaktı. Ahmet Bey üzerini giyindikten sonra dişlerini fırçaladı ve fırçalarını dişledi. Evet, Ahmet Bey'in fırça ısırma hobisi vardı. Hatta her gün farklı bir fırça ısırmak için 365 fırçalık dev bir koleksiyon yapmıştı. Fakat Ahmet Bey'in düşünmediği bir husus mevcut idi. Yılın 365 gün olduğunu üstün matematik yeteneklerini kullanarak hesaplayan Ahmet Bey, artık yıl kavramını hesaba katmamıştı. Ve Ahmet Bey'in başına gelenlerin, tarihin akışını değiştirecek olan o olayların başladığı o gün, tahmin edebileceğiniz gibi 29 Şubat'tı. Ahmet Bey o gün için ısırabileceği bir fırçanın olmadığını fark ettiğinde derin bir buhrana sürüklenmişti. Hatta bu buhran Ahmet Bey'i yıllar önce evlat edindiği koala yavrusunun Nasa uzay üssünde kovalent bağ olarak çalışmak için evi terketmeye karar verdiği güne kadar götürmüştü. Fakat bunların hepsi eski günlerde kalmıştı. Ahmet Bey kendini toparladı ve işe gitmek üzere dışarı çıktı. Kapı komşusu Saniye Hanım ile karşılaşan Ahmet Bey selam vermek amacıyla:
"Merhabalar hanımefendiciğim, istirahattesinizdir inşallah, ha isterseniz olmayın var ya ağzınızı kırar elinize veririm ayar etmeyin lan beni" diye saygılı bir şekilde geğirdi.
Saniye Hanım çığlığı basmıştı zira öykümüzün başında anlattığımız üzre Ahmet Bey hazırlanırken üstünü giyinmişti ama altı tamamen çıplaktı. Saniye Hanım'ın teşhircilik suçundan Ahmet Bey'i polise vermesiyle adeta her şey değişmişti. Daireler dört köşeli, düzgün beşgenler yamuk, yamuklar abuk subuk olmuştu. Bu arada uzak bir yerde karıncayiyenin biri parende atıyordu ama bunun konumuzla bir ilgisi yoktu. Konumuza dönelim, Ahmet Bey'in evini basan SWAT timi elemanları Ahmet Bey'i çocuksu bir umarsızlıkla ya da delicesine bir heyecanla tutuklamış, adeta kodese tıkmışlardı. Bunun üzerine çanağı çömleği patlayan Ahmet Bey fırça ısırmaktan vazgeçeyazmıştı ama vazgeçmemişti aslında. İşi bileceksin işe gitmeyeceksindi ve dairenin alanı pi çarpı yarıçapın karesi olarak hesaplanıyordu. Öykümüzün ilk pasajında belirttiğimiz yağmur pencerelerin ağzını kırmaktan sıkılıp duvar sıvalarından haraç kesmeye karar verdiğinde Ahmet Bey hücresine varmıştı. Bu hücrede onu hiç tahmin edemeyeceği, heyecan verici, tüyler ürpertici, kıllara epilasyon yapıcı, saç sakal traş edip bayanlara fön ve röfle gibi saç stilleri yapıcı olaylar bekliyormuş gibi yapıyordu ama beklemiyordu aslında.
DEVAM EDECEK
"Merhabalar hanımefendiciğim, istirahattesinizdir inşallah, ha isterseniz olmayın var ya ağzınızı kırar elinize veririm ayar etmeyin lan beni" diye saygılı bir şekilde geğirdi.
Saniye Hanım çığlığı basmıştı zira öykümüzün başında anlattığımız üzre Ahmet Bey hazırlanırken üstünü giyinmişti ama altı tamamen çıplaktı. Saniye Hanım'ın teşhircilik suçundan Ahmet Bey'i polise vermesiyle adeta her şey değişmişti. Daireler dört köşeli, düzgün beşgenler yamuk, yamuklar abuk subuk olmuştu. Bu arada uzak bir yerde karıncayiyenin biri parende atıyordu ama bunun konumuzla bir ilgisi yoktu. Konumuza dönelim, Ahmet Bey'in evini basan SWAT timi elemanları Ahmet Bey'i çocuksu bir umarsızlıkla ya da delicesine bir heyecanla tutuklamış, adeta kodese tıkmışlardı. Bunun üzerine çanağı çömleği patlayan Ahmet Bey fırça ısırmaktan vazgeçeyazmıştı ama vazgeçmemişti aslında. İşi bileceksin işe gitmeyeceksindi ve dairenin alanı pi çarpı yarıçapın karesi olarak hesaplanıyordu. Öykümüzün ilk pasajında belirttiğimiz yağmur pencerelerin ağzını kırmaktan sıkılıp duvar sıvalarından haraç kesmeye karar verdiğinde Ahmet Bey hücresine varmıştı. Bu hücrede onu hiç tahmin edemeyeceği, heyecan verici, tüyler ürpertici, kıllara epilasyon yapıcı, saç sakal traş edip bayanlara fön ve röfle gibi saç stilleri yapıcı olaylar bekliyormuş gibi yapıyordu ama beklemiyordu aslında.
DEVAM EDECEK
Kaydol:
Yorumlar (Atom)