18 Ağustos 2025 Pazartesi

Görevimiz Serhat Bölüm 7: Tuzak Kargo Hala Hizmetinizde!

 Hikayemiz yine Serhat'ın izin gününde geçiyor. Komikos Tuzak Kargo ile Serhat'a tuzaklarını göndermeye devam ediyor. Hazırsanız "İyi de Serhat sipariş etmediği şeyleri neden kargodan sorgulamadan alıyor?" gibi mantıklı sorular sormadan Komikos'un bu bölümdeki tuzaklarına geçelim.

TUZAK 1: Tuzak Kargo'dan demonte mobilyalar! Parçalar halinde gelen dolabı birleştirince bomba aktif oluyor ve BOM! Serhat dolabı birleştirmeye çalıştı, parçaları öyle çevirdi, böyle çevirdi, sonunda bu olmuyor deyip dolap parçalarından tahta kuş yaptı. Serhat'ın odasına şehzade girip "Bu kuşu camdan dışarı salayım da uçsun" diye tahta kuşu pencereden atınca kuş aşağıda patlamayı görmek için bekleyen Komikos'un üzerine düşüp çarpmanın şiddetiyle infilak etti. Komikos yine artık alıştığımız şekilde kendi tuzağına düşmüştü. 

TUZAK 2: Tuzak Kargo'dan barutlu sakız! Normal bir sakız gibi çiğnersiniz, çiğnersiniz ama balon yapıp patlatınca BOM! Serhat barutlu sakızı aldı, çiğnedi, çiğnedi, ama balon yapmadı. Yarım saat falan çiğnedikten sonra sakızı çıkarıp çöpe attı. Çöpün içinde saklanmış olanları izleyen Komikos'un üzerine düşen sakız çarpmanın şiddetiyle infilak edince tarih bir kez daha tekerrür etmiş oldu.

TUZAK 3: Tuzak Kargo'dan bombalı nunçaku! Komikos düşündü, düşündü, bu adam demonte dolabı yapamıyor, sakızı balon yapıp patlatmıyor, çarpma şiddetiyle infilak eden nunçakuyu da artık sallarken bir yere çarpar diye bu tuzağı buldu. Serhat nunçakuyu aldı, sallamaya başladı. Hızla sallarken nunçaku Serhat'ın elinden fırlayıp karşıda Komikos'un olacakları izlemek için arkasına saklandığı saksının üzerine düştü ve BOM! Komikos üçüncü kez kendi tuzağına düşmüştü.

TUZAK 4: Komikos sürekli patlamaktan sıkılmıştı. Bu sefer ne olursa olsun patlamayan bir tuzak bulacağım diye karar verdi. Düşündü, düşündü ve yeni tuzağını buldu: Patlamayan bomba! Patlamadığı için bana da zararı olmaz diye düşünerek patlamayan bombayı imal etmeye koyuldu. Normal bir bomba gibi görünen tuzaklı alet fitilini yakınca zehirli gaz salacaktı. Serhat'a bombayı teslim ettikten sonra Komikos Serhat fitili yaksın diye bomba atmalık durum oluşturmak için saray işgal ediliyor diye bağırmaya başladı. Serhat beklendiği gibi bombanın fitilini yaktı ve bombayı tuttuğu gibi Komikos'un geldiği tarafa fırlattı. Komikos zehirli gaz etkisiyle öksürürken "tuzağın patlamamasını düşünürken bombanın fitilini yaktıktan sonra elinde tutmayacağını kaçırdım, zehirli gaz tabii ki Serhat'ın olduğu yerde değil bombanın atıldığı yerde yayılacaktı" diye düşündü. Demek ki tuzağın patlamaması da yeterli değilmiş.

SON

12 Ağustos 2025 Salı

Ceren Çaktırmaz ile Çaktırmadan Kaos Bölüm 3: Ameliyathanede Kaos

-Hastanın değerleri kritik seviyede

-Düzenleyici yapıldı!

-Stabil 

-Neşter

-Gazlı bez

-Bu ne lan?!

Doktor ameliyathanede elindeki rendeye bakakalmıştı.

-Bunu kim verdi kardeşim?

-Olmazsa şunu vereyim

-Tirbuşon ne alaka ameliyatta? Siz kimsiniz buraya nasıl girdiniz?

-Ceren Çaktırmaz. Kapıdan içeri çaktırmadan süzülüverdim. 

-Hanımefendi çıkar mısınız dışarı? Burada ciddi bir ameliyat yapıyoruz!

-Ne var ben de azıcık ameliyat yapsam? İlle her şeyi siz yapacaksınız yani

Ceren neşteri alıp hastanın karnına güneşli ev resmi çizmeye başladı.

-Nedir bu saçmalık?! Çıkın dışarı!

-Ay tamam alın düzgün kesiyorum 

CAAAART!

Ceren hastanın karnını boydan boya kesti

-E buradan devamlı bu bağırsaklar çıkıp duruyor!

Ceren hastanın bağırsaklarını çıkarta çıkarta ameliyathaneye yaymıştı

-Yeter bir şeye dokunmayın ben ameliyatı yapacağım! Şimdi burası çok kritik çok dikkatli olmak gerekiyor. Hıııaaağğğ ne yapıyorsunuzz?!

Ceren doktor tam kritik bölgeye müdahale ederken doktorun karnının yanına elini sokunca doktor huylanıp havaya sıçramıştı!

-Niye böyle yapmayayım mı? 

-Hııııaaağğğ durun hııııaağğğ ameliyat ııyyyyhhh

DIIIIT DIIIT DIIIT DIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIT

Kahretsin hastayı kaybettik! Bu kızı tutun bunun yüzünden oldu!

Ceren birden hiperaktif gibi sıçrayıp woody woodpecker gibi gülerek pencereden atladı! 

-Nereye atladı o?

-Birinci kattayız bir şey olmaz, ama elimizden kaçırdık!

Cenaze töreni için insanlar toplanmış tabut geliyor.

Doktorlar da cenazedeydi.

-Yahu hala inanamıyorum ameliyathaneye giren ne idüğü belirsiz bir kız yüzünden gencecik adamı kaybettik.

-Bari tabuta el verelim

-SÜRPRİİİİZ!

Tabuttan birdenbire Ceren fırlayınca doktorların korkudan rengi attı.

Ceren Çaktırmaz ile Çaktırmadan Kaos şaka programı tarafından şakalandınız el sallayın. Hasta diye ameliyat ettiğiniz gerçekçi yapılmış bir mankendi, cenazeye gelen tanıdıklar da bizim ekipten. Nasıl korktunuz ama hasta öldü diye?!

Doktorlar neye uğradıklarını şaşırmış, kireç gibi yüzlerle kameraya el salladı. 

-Evet işte bu haftaki son şakamızı izledik. Programa veda etmeden önce stüdyomuzdaki kurbanlara son şakamızı yapalım!

Ceren stüdyodaki kara tahtaya elindeki tebeşiri eğik olarak sürtünce stüdyoyu sinir bozucu bir cayırtı kapladı.

CAAAAAYYYYKKKK!

Stüdyodaki konuklar kulaklarını kapatmış dişlerini sıkarken Ceren yine hiperaktif gibi sıçrayıp "Haftaya yeni şakalar ve yeni kurbanlarla görüşmek üzere" diye alameti farikası olan çılgın kahkahasını salıverdi.

BU MACERANIN SONU

11 Ağustos 2025 Pazartesi

Ceren Çaktırmaz ile Çaktırmadan Kaos Bölüm 2: Kriz Odası

 Yerin altındaki sadece dünyadaki birkaç elitin parmak iziyle girebildiği panik odası acil koduyla olağanüstü toplanmıştı. Dünyanın bir nükleer felaketin eşiğinde olması söz konusuydu. Başkan söze girdi:

-Dünya ulusları arasında alevlenen gerilim önünü alamazsak nükleer savaşla sonuçlanabilir. Ne öneriyorsunuz?

Diğer üyeler önlerine bakıp düşünceli düşünceli oturuyorlardı. Biri söze girdi:

-Başkanım hemen dünya çapında olağanüstü hal ilan etsek? Pandemi döneminde olduğu gibi kapanmalar falan?

-Düşünülebilir ama daha sessizce halletmeyi tercih ediyoruz.

-Bu düğme ne işe yarıyor?

-Kim konuştu? Siz kimsiniz ve içeri nasıl girdiniz? 

-Ceren Çaktırmaz. Şu saç tokasıyla kilidi çaktırmadan biraz zorladım, diye dişlerini göstererek sırıttı.

-O elindeki ne?

-Bu mu? Böyle büyük kırmızı bir düğme buldum basayım mı?

-Bırak onu o nükleer bomba aktive etme düğmesi! Bu tüm güvenlik protokollerine aykırı!

Ceren'in sırıtışı iyice belirginleşti.

-Ne olur bir kere bassam? Hadi basıyorum hooooop

-HAYIR!

-Ha ha! Nasıl korktunuz ama! Basmadım ama şimdi basıyorum.

-ZAART! ZAART! ZAART!

-Bu kız çıldırmış! Alarm verildi, 15 daakika içinde dünya nükleer felaketle karşılaşacak!

Ceren dizlerinin üzerine çökmüş kahkahalarla gülüyordu!

-Korkmayın korkmayın bu nükleer felaket düğmesi değil, gelirken düğmenin benzerini yaptırmıştım. Nasıl korktunuz ama suratlarınızın haline bakın!

-E alarmlar öttü!

-Evet bu yaptığım düğmeyi gelmeden önce alarma bağlamıştım öter, hadi neşelenin biraz çok sıkıcısınız!

-Küçükhanım kriz odasına sızıp bizimle oynamakta amacınız nedir anlamıyorum!

-E oyunun kendisi benim için amaç zaten! Hadi kaldırın elleri!

Ceren su tabancası çıkarıp odadakileri ıslatmaya başladı! Odadakiler yüzlerini buruşturmuş durumdan hoşnutsuz görünüyorlardı.

-Neşelenmiyor musunuz? Ben sizi neşelendirmesini bilirim. Merak etmeyin tüm ülkelerin nükleer bombalarını çalışmaz hale getirmiştim, felaket falan olmayacak. Şimdi sizi neşelendirmeye geçelim

Ceren hızla odadan çıkıp kapıyı kapattı. Odadakiler arkasından koştu, kapı kilitli. Hoparlörden Ceren'in sesi duyuldu:

-Uğraşmayın kilitledim. Şimdi neşelenme vakti! 

Havalandırmadan bir gaz sızmaya başladı. Bir dakika sonra odadakiler kendilerini tutamayıp gülmeye başladılar. Ceren odaya gülme gazı yaymıştı!

-Siz savaşlar çıkartıp dünyayı yaşanmaz hale getireceğinize benim gibi oyunlar oynasaydınız bu kadar asık yüzlü olmazdınız! Hadi gülün eğlenin! Durun ben başlayayım...

Gaz dolu odada Ceren'in çılgın kahkahası yankılandı! Odadakiler gülmelerini tutamıyor, yerlerde yuvarlanıyorlardı!

BU MACERANIN SONU

10 Ağustos 2025 Pazar

Ceren Çaktırmaz ile Çaktırmadan Kaos Bölüm 1: Katil Kim?

Sabahın ilk ışıkları malikaneye vururken keskin bir çığlık sessizliği bıçak gibi kesti. Evin hanımı Fulya Hanım eşi Ergun Bey'i sırtından bıçaklanmış halde salonda yüzüstü yatar vaziyette görünce çığlığı basmıştı. Evde Fulya hanımla Ergun bey dışında uşak, kahya ve bahçıvan vardı. Hiçbir şeye dokunmadan polise haber verdiler. 

Polisler geldi, ortalığı inceledikten sonra "bir şey bulursak size haber veririz." diye gittiler. Fulya Hanım titreme krizine girmiş, çevresindekiler onu kendine getirmeye çalışıyordu. Polis komiseri Fulya Hanım'a bir kart uzattı: 

"Bizim prosedürlerimiz uzun sürer, size usta bir dedektifin kartını vereyim, bu tür işleri daha hızlı ve etkili çözüme ulaştırır."

Dedektif Kemal'i çağırdılar. İçeri girdiğinde şüphelileri tek sıraya dizip halıdaki izleri dikkatle incelemeye koyuldu. Arada bir "hımmm" diye sesler çıkarıyordu. Geniş salonun ortasında Ergun Bey'in sırtından bıçaklanmış cesedi yüzükoyun yatıyordu. Bıçağın saplandığı yerden sızan kanlar halıya bulaşmış, kanlı ayak izleri oluşturmuştu. Ayak izleri halının kenarında kesiliyordu. Duvarlardaki pahalı tablolara dokunulmamış, duvardaki kasa zorlanmış, çekmeceli dolabın üzerindeki eşyalar yerlere saçılmıştı. Yerde bir de devrilmiş sandalye vardı. Dedektif Kemal iyice eğilip yerdeki kan lekelerini yakından incelemeye başladı. Görev başında olduğu için zihnini dış uyaranlara kapatmış, tamamen işine konsantre olmuştu. İzlerin üzerine eğildi ve...

"BÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖ!!!!"

Ani bir sesle sıçradı. Arkasında sesin sahibi olduğu yüzündeki müstehzi sırıtmadan anlaşılan genç bir hanım dikiliyordu. 

"Ay ödüm patladı. Siz kimsiniz burada ne işiniz var?" 

"Ceren Çaktırmaz. Kapıyı açık bulunca çaktırmadan girdim." 

"Hanımefendi burada ciddi bir araştırma yapıyorum. Lütfen rahatsız etmeyin"

"Ay tamam ne kıymetli araştırmanız varmış ben burada duruyorum"

EEEEEEEEEEEEEEEEEEEEE

Ceren ağzıyla gürültü çıkarmayı sürdürdü. Dedektif Kemal Ceren'i yok sayıp araştırmaya devam etmeye çalıştıysa da Ceren'in ağzıyla çıkardığı tekdüze ses sinirine dokunmaya başladı.

"Şimdi bu izler bu tarafta başlayıp buraya doğru.... hanımefendi şu sinir bozucu sesi keser misiniz?"

Ceren hiç sesten haberi yokmuş gibi havaya bakıyordu. 

"Neyse... buradan parmak izi örneği alacağım"

Ceren birden sıçradı:

"Parmak izi mi? Buyurun buraya birkaç parmak izi örneği bırakayım" 

Ceren cesedin etrafındaki kanlı izleri parmaklarıyla ovalamaya başlayınca Dedektif Kemal sabrının sonuna gelerek: 

"Hanımefendi cinayet mahallini bozuyorsunuz! Bu yaptığınız kabul edilemez!" diye bağırdı.

Ceren yine pişkin tavrıyla "ay tamam ne kıymetli halınız varmış temizlerim" diye bir şişe çıkarıp halıya döktü. Halıdan CASSS diye bir ses çıktı ve halıda kocaman bir delik oluştu!

Dedektif Kemal sinirden burnundan solumaya başlamıştı. 

Ceren sırıtması iyice yüzüne yayılmış bir ifadeyle "ay tamam tamam yeni halı sereriz" diye hızla bir halı çıkarıp silkelemeye başlayınca ortalığa tozlar yayıldı. Dedektif Kemal öksürmeye başladı.

"Yeterince zarar verdiğinizi düşünüyorum artık dışarı çıkar mısınız ben de işime bakayım!"

"Bence hala daha fazla zarar verebilirim" diye sırıtarak halıyla Dedektif Kemal'i paket gibi sarmaladıktan sonra hiperaktif gibi zıplayarak kıkırdamaya başladı. "Şimdiiii olay yerine ben de bir göz gezdireyim" diye gözlerini hızla sağa sola çevirmeye başladı. Çevredekiler olan bitene anlam verememiş şaşkın şaşkın bakıyorlardı. 

"AHA İŞTE BULDUM!"

Ceren ev sahibi Fulya Hanım'a döndü. Ciddi bir ifadeyle "Merak etmeyin hanımefendi, ben böyle oyunları severim ama sizi mağdur etmeyeceğim. Katili buldum" dedi. Fulya Hanım'ın rengi sararmış olanlara inanamıyordu. Umarım bu çatlak kızın bir bildiği vardır diye düşündü. 

"Bakın buradaki kasa zorlanmış. Bu da cinayetin kasayı soymak için işlendiğini gösteriyor. İzleri inceleme imkanı bulduğumda dışarı giden iz görmediğime göre katil burada. Yani uşak, kahya ve bahçıvandan biri katil. Ama bir ipucu daha var ki bana katili kesin olarak söylüyor" 

Dedektif Kemal halıdan güçlükle kurtulmuş, sinirden kıpkırmızı olmuş suratıyla Ceren'e dönüp "Benim henüz incelemeye başladığım evde siz katili buldunuz demek! Hadi açıklayın merakla sizi dinliyoruz!" diye bağırmıştı. 

"Dikkat ederseniz buradaki sandalye kasanın olduğu duvara doğru sürüklenmiş. Buradan da anlıyoruz ki kasayı açmak için katil sandalyeye çıkmaya gerek görmüş. Burada boyu kasaya yetişemeyecek kadar kısa olan tek kişi kahya olduğuna göre işte katilimiz!"

Dedektif Kemal gürültüyle gülmeye başladı. "İşte şimdi baltayı taşa vurdunuz küçükhanım. Böyle şeyler mahkemede kanıt yerine geçmez. Nerede itiraf, nerede deliller? Ne diyeceksiniz burada sandalye var o zaman katil bu mu diyeceksiniz?"

Ceren iyice sırıtmaya başladı. Olanlara anlam veremeyen ev sahibi, dedektif ve şüpheliler bu kez bu kız cidden aklını kaçırdı galiba der gibi endişeyle baktılar

"Şimdi geldik en eğlenceli oyunumuza. Sen kahya cinayeti işlediğini itiraf ediyor musun?"

"Hiçbir şey kabul etmiyorum." 

Ceren gene hiperaktif gibi zıplamaya başladı. Enerjisini zapt edemiyormuş gibi gözükerek "işte beklediğim cevap, itiraf ettirme süreci başlasın!" diye bağırdı. 

Cebinden çıkardığı bir sakızı ağzına atıp kahyanın kulağının dibine girdi 

ÇLAKS! ÇLAKS! ÇLAKS! ÇLAKS!

"Iyyyyhhh ne yapıyorsun be? Ben bir şey itiraf etmiyorum"

"Daha yeni başladık zaten ÇLAKS! ÇLAKS! ÇLAKS!"

Beş dakika, on dakika, yarım saat, kahya titremeye başlamış, alnında ter damlacıkları belirmişti.

"AY YETEEER YETER! Tamam itiraf ediyorum Ergun Bey'i ben öldürdüm! Kasayı soymak istedim çünkü Ergun Bey'in burada çalıştığım sürede hak ettiğim parayı ödememesinden bıkmıştım! Kasadan sadece hakkım olanı alacaktım!"

Bu enteresan yöntemle cinayet çözülmüş, kahya itiraf üzerine tutuklanmıştı. Biz dedektif Kemal'e dönelim. "Meslekte bunca yıldır ben böyle şey görmedim. Bu kız şeytan!" diye söyleniyordu.

Ev sahibi Fulya Hanım her şey için Ceren'e teşekkür etti. İstediği bir şey olup olmadığını sordu. Ceren omuz silkip "Size yardım etmek bir zevkti. Özellikle oynadığım küçük oyunlar. Ben şimdi buradan ayrılıyorum, sıradaki kurbanımı bulmak üzere. Oyun devam etmeli!" deyip Woody Woodpecker gibi çılgın kahkahalarla oradan uzaklaştı.

Ceren Çaktırmaz çaktırmadan kaos çıkarıp çevresindekileri deli etmeye devam edecek.

BU MACERANIN SONU

9 Ağustos 2025 Cumartesi

Kudret Döner'in Acayip Maceraları Bölüm 4: Uzayda

 Kudret kanalizasyona dalıp döne döne şehir kanalizasyonunu patlatınca yetkililer "Bu Kudret'ten kurtulmamız lazım" diye kafa kafaya verdiler. En sonunda "Bu herif Dünya'dayken bize rahat yok, uzaya gönderelim de kurtulalım şundan" diye karar verdiler. 

Kudret evinde otururken kapı çaldı. Gelenler NASA tarafından uzaya gönderilmek için Kudret'in seçildiğini müjdeliyorlardı. Kudret sevinçten dönmeye başlayınca kendi evi de yıkılıverdi. "Neyse tersine dönüp tekrar inşa ederim" diye fazla üstünde durmadı. Kudret'i hemen ilk uçakla NASA merkez binasına götürdüler. 

Uzaya gitmeden önce dayanıklılık testine giren Kudret'i kabine sokup dakikalarca son hızda döndürdüler. Yarım saat sonra aleti durdurup Kudret'e baktılar sakin sakin oturuyor. "Ee hadi ne zaman teste başlıyoruz?" deyince anladılar ki Kudret o kadar hızlı dönüşü hissetmemiş bile.

Fırlatmanın olacağı gün mekiğin son hazırlıklarını yaparken bir baktılar Kudret mekiğin yakıtını içiyor. Kudret bey ne yapıyorsunuz demeye kalmadan Kudret kuvvetlice geğirince ejderha gibi alev püskürttü. Etraftakilerin suratı simsiyah olmuştu. "Neyse bu herifi uzaya gönderince tümden kurtuluyoruz" diye dişlerini sıktılar. 

Fırlatma saati geldi, geri sayım yapıldı. Kudret yörüngeye oturmuştu. Mekik içi kameradan bir baktılar Kudret mekikte Adana kebap yiyor. "Yahu bu herif bunu içeri nasıl soktu?" demeye kalmadan Kudret döne döne mekiği terk etmesin mi? Dönüşünün hızından Güneş sistemindeki gezegenler birbirine girdi. Kudret önce sistemdeki gezegenleri tek tek yutup en son Güneş'i mideye indirdi. Uzayda döne döne yol alan Kudret'in gastronomik alışkanlıkları ilk defa Güneş sistemi için tehdit oluşturacak boyuta gelmişti. 

En sonunda Kudret uzayı resetlediği için tarih baştan başlamak zorunda kaldı. Taş Devri'ne dönüldü. Suphi adlı bir mağara adamı yeni icadı olan mıknatıslı buzdolabı süsünü Taş Mağarası Mucitini Arıyor yarışmasına götürmeye hazırlanıyordu.

BU MACERANIN SONU (AMA DAHA ÖNCE YAZDIĞIM BİR MACERANIN BAŞI)

8 Ağustos 2025 Cuma

Kudret Döner'in Acayip Maceraları Bölüm 3: Safaride

 Belgesel ekibimizle bugün Afrika'da aslanların bölgesindeyiz. Avdan dönen aslan sürüsü bozkırlara yayılmış dinleniyor. Güvenli bir mesafeden çekim yapıyoruz. Bu yırtıcılar yaklaşırsak çok tehlikeli olabilir. Buraya sessizlik hakim, ufacık çıtırtı çıkarırsak yırtıcıların dikkatini çekme riski var. Yavaş ve dikkatli olarak yaklaşıyoruz. 

VUUUUUUUUUUUUUUUUUŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞ!!!!!!!

O gürültü neydi? Ne oluyor? Hortum gibi dönen bir şey girdi nedir o? Doğrudan aslanların üzerine gidiyor! Durdu! Ne o normal adama benziyor ama... Gözlerime inanamıyorum adam aslanları tek tek yuttu! Belgesel tarihinde bir ilk yaşanıyor, bu görüntüleri siz sayın seyircilerimize... o da ne? Yaratık dönerek buraya geliyor! Zamanında kaçabilirsek oğlum topla kamerayı anam geliyo... Kaç kaç kaç kaaaaaaaç!

CIZZZZZZZZZZZTTT Bağlantı kesildi

Tahmin edebileceğiniz gibi Afrika'nın DVD Player girmemiş ormanlarında fırıl fırıl dönen yaratık bizim Kudret'ti. Aslan sürüsünü yiyip karnını doyurduktan sonra çevreden bulduğu bir yılanı boynuna kravat, iki timsahı da ayaklarına ayakkabı yaptı. 

Ormanın derinliklerinde bir kabile kendilerine doğru boynunda yılan ayaklarında timsahlar olan bir tipin geldiğini görünce saldırsak mı tapınsak mı diye kararsız kalınca kabile şefine danıştılar. Kabile şefi Kudret ile yalnız görüşmek istedi. Şefin çadırına çekildiler, birkaç dakika geçti.

VUUUUUUUUUUUUUUŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞ!!!!!

Kudret'i artık tanıyan okuyucunun beklediği oldu, yeni kabile şefi Kudret çadırdan döne döne çıktı. Kabileyi köyün merkezine toplayan Kudret'in yapacağı bir açılış vardı.

İşte Afrika ormanlarına ilk internet kafe böyle açıldı. Kudret internet kafe ile kabile gençleri ilk defa bilişim teknolojileriyle tanışmış oldu. Gerçi kabile büyücüsü bilgisayarları içinde şeytan var diye yakmaya kalkıştı ama, Kudret dönmeye başlayınca internet kafenin kabileye yenilik getirdiğini kabile büyücüsü de onayladı.

BU MACERANIN SONU

7 Ağustos 2025 Perşembe

Kudret Döner'in Acayip Maceraları Bölüm 2: Kudret Baba

 -Hepiniz hoş geldiniz sevgili dövüşseverler. Kırmızı köşede 2 metre 10 santim, insan azmanı, kas yığını, Öldürücü lakaplı Orhan! Mavi köşede ise 1 metre 40 santim boyunda, ilk kez ringe bugün çıkacak olan, bizim de doğru düzgün tanımadığımız Kudret Döner! Birazdan gong çalacak ve dövüş başlayacak. Hocam siz bu maçla ilgili yorum yapmak ister misiniz?

-Pek yorum yapacak bir şey yok aslında. Öldürücü tek darbede işi bitirir, oldukça kısa bir maç olur diye düşünüyorum. 

-Ben de bu kadar sıklet eşitsizliği olan bir maça niye izin verildiğini anlamıyorum hocam.

-Onu ben de anlamadım da seyirci cahil olduğumu çakmasın diye anlardan geldim.

-Ve gong çaldı maç başladı sevgili dövüşseverler. Mavi köşeden Kudret atağa geçti, yahu ne yapıyor bu adam? Hortum gibi dönmeye başladı!

-Gözlerime inanamıyorum Kudret rakibi Öldürücü'yü tek lokmada yuttu! Bu harekete dövüş müsabakalarında izin veriliyor muydu hocam? Faul olması lazım diye biliyorum ama...

-Böyle bir dövüşçünün rakibini yuttuğu durumlarda takdir kararı hakemindir hocam hakeme bakıyoruz ve... hakem ofsayt bayrağını kaldırdı.

-Hocam dövüş müsabakasında ofsayt bayrağı ne alaka?

-Ne bileyim hakem ilk defa dövüş müsabakasında rakibini yiyen adam görünce şaşırdı herhalde

Ringde bu şaşkınlık süredursun, biz arka odada mafya babası Necati ve yardımcısının konuşmasına dönelim:

-Yahu kim bu Kudret Döner denen herif? 2 metre 10 santimlik herif 1 metre 40 santimlik herifi çiğ çiğ yer dedik bütün parayı Öldürücü'ye bastık, herif sürpriz yumurtadan çıkar gibi bahis kuponumuzun içine etti! Bu Kudret denen herifi bizim depoya getirin maçtan sonra!

Kudret Döner'i tutup bir yerlere getirmek kolay mı? 15-20 tecrübeli mafya elemanı kullanılmaz hale geldikten sonra Kudret'i güçlükle Necati Baba'nın karşısına getirebildiler.

-Normal şartlarda benim işimi bozan adamı direkt temizletirim ama böyle delifişek gibi dönüp adam yutan bi hergele benim işime yarar. Bundan sonra benim hesabıma çalışıyorsun. Şu fotoğraftaki herif şu adreste kalıyor. Benim işime taş koymuştu, onu temizlemeni istiyorum. 

Kudret resmi ve adresi yutup döne döne oradan uzaklaştı. Necati Baba "inşallah anlamıştır" diye alnını kırıştırdı.

Kudret anlamıştı, hem de adamı temizlemek için bir planı vardı. Kadın kılığına girip adamın kaldığı otele gidip adamı önce baştan çıkarttı. 

-Merhaba ben Okşan. Daha önce sizin gibi yakışıklı bir erkek görmemiştim.

-Teveccühünüz Okşan hanımcım siz de oldukça güzelsiniz

Muhabbet koyulaştı, gecenin ilerleyen saatlerinde otel odasında:

-Ye beni Okşan ye beni

-Peki

(Bundan sonra ne olduğunu artık Kudret'i tanıyan okuyucu anlamıştır.)

Kudret fırtına gibi döne döne Necati Baba'nın deposuna dalıp adamı temizlediğini haber verdi. Necati Baba "aferin, bu işin altından kalkacağını biliyordum" deyince Kudret "Şimdi halledeceğim ufak bir iş daha var" diye Necati Baba'yı da tek lokmada yuttu. 

İşte yeraltı aleminde Kudret Baba'nın namı böyle başladı. Necati Baba'yı yiyip yerine geçen Kudret Baba ilk icraat olarak mafya deposunun girişine paspas koydu. Kudret Baba yönetiminde depoya çamurlu ayakkabılarla girilmedi, daha temiz iş yapıldı. Haracını ödemeyenler de kendini Kudret Baba'nın midesinde buluyordu.

BU MACERANIN SONU

6 Ağustos 2025 Çarşamba

Kudret Döner'in Acayip Maceraları Bölüm 1: Kudretya İmparatorluğu

 PATATEEEES! SOĞAAAAAAAN! 

Şehir kütüphanesi bu bağırışla yankılanmıştı. Kimsenin çıt çıkarmadığı kütüphanede birdenbire bir adam avazı çıktığı kadar patates soğan diye bağırdı. Dönüp baktılar. Kudret Döner çıldırmış gibi kitaplıklara saldırdı ve kitapları yemeye başladı!

Güvenlikler ne yapacağını bilmez haldeydi. Kitapları kurabiye yer gibi kolayca ısırıp parçalayan bu acayip adam karşısında kalakalmışlardı. Nihayet görevlilerden biri "Beyefendi ne yapıyorsunuz?" diyebildi. Kudret birdenbire tazmanya canavarı gibi fıldır fıldır dönmeye başladı. İnsanlar panikle Kudret'in önünden kaçıştılar. Hayatlarında böyle bir şey görmemişlerdi. Kudret döne döne gitti, kendini pencereden aşağı bıraktı. Gidip baktılar, Kudret yerde yatıyor. "Ölmüş mü?" dediler ama Kudret ikinci kattan atladığı halde hiçbir şey olmamış gibi ayağa kalktı. 

Kudret'i güzellikle konuşarak ikna edip karakola götürebildiler. Komiser telefonla konuşuyordu.

-Evet sayın müdürüm. Doğrudur sayın müdürüm. Bir dakika ne oluyor orada? 

Kudret karakol binasının duvarlarını katır kutur yemeye başlamıştı. Komiser ve komiser yardımcısı da karşıdakinin nasıl bir yaratık olduğunu, ne yapacaklarını bilemez halde kalakaldılar. Kütüphanede kitapları yiyen, karakolda duvarı yiyen, hızla dönüp ortalığı birbirine katan bir adam vardı karşılarında. Hastaneye sevk etmeye karar verdiler. Bu, hastane binasının kapı ve duvarlarına mal oldu. Kudret duvarları kemirip döne döne hastaneyi birbirine kattıktan sonra üçüncü kattan atladı. Yine bir şey olmamış gibi kalkıp döne döne şehri birbirine katmaya koyuldu. 

Interpol, CIA, FBI gibi birimler bile koordine olmuştu. Bu adamı yakalayıp incelemek istediler. Kudret kurulan polis barikatlarında polis araçlarını yiyordu, kurşun işlemediği gibi polislerin tabancalarını da alıp kıtır kıtır yedi. Sonunda baş edemeyip gezmeye gidiyoruz falan diye tatlı dille bunu Beyaz Saray'a başkanı görmeye götürdüler. Uzaylı filmlerinde uzaylıların sırf Amerika'yı muhatap aldığı gibi Kudret'i de Amerikan Başkanı inceleyecekti. 

Kudret başkanın masasını da çatır çutur yemeye başlayınca başkan şaşkınlıktan küçük dilini yuttu. Korumalar ne oluyor diye şaşkın şaşkın bakınıyordu. Derken Kudret başkanı kaptığı gibi tek hamlede çiğnemeden yutuverdi. Aman ne yapıyorsunuz falan diye yalvar yakar başkanı geri çıkarmaya ikna edebildiler. Karşılığında Kudret'e bir miktar toprak ve küçük bir ülkede yönetim vermek zorunda kaldılar. Böylece Kudretya İmparatorluğu resmen kuruldu. 

Kudret yönetime geçer geçmez herkesin tek ayak üzerinde sekerek seyahat etmesini zorunlu kılan bir yasa çıkardı. Ülkenin resmi kıyafeti de çizgili pijama üstü kravat olarak belirlendi. Oldukça garip görünmeleri ve seyahat ederken biraz zorlanmaları hariç Kudretya halkının pek bir sıkıntısı yoktu, tabi başkan Kudret'in zaman zaman döne döne ortalığı birbirine katıp rastgele birkaç vatandaşı yutmasını saymazsak!

Kudret Döner, fıldır fıldır döndüğü, eline geçirdiği şeyi yediği, yüksekten düşmekten, kurşunlardan ve kim bilir daha nelerden etkilenmediği sınırları zorlayan maceralarıyla karşınızda olmaya devam edecek.

BU MACERANIN SONU

5 Ağustos 2025 Salı

Görevimiz Serhat Bölüm 6: Kılıktan Kılığa

 Padişah Serhat'ı huzuruna çağırdığında Serhat çizgi roman dergilerini sıraya diziyordu. Dergileri bırakıp padişahın huzuruna yollandı 

-Serhat evladım çok önemli bir çipi ele geçirmen lazım. Adresi şu kağıda yazdım. Sana güveniyoruz.

-Merak etmeyin padişahım tedbil-i kıyafet hallederim!

Serhat kılık değiştirip adrese yollandı. Büyük bir köşke gelmişti. Kapıyı çaldı.

-Buyurun ne istemiştiniz?

-Serhat su. Siparişinizi getirdim. 

-Yanlışınız var, biz su istemedik ki.

-Planlanan su kesintisinden önce herkese böyle önlem olarak su dağıtıyoruz. 

-Tamam geçin damacana şu odaya gidecek.

Serhat girdi, vakit kazanmak için damacanayı sebile takma işini ağırdan aldı. Derken konuşmalar duyunca kulak kabarttı.

-Çip burada güvende değildi. Çipi çalmak için casuslar geliyor diye iki sokak aşağıdaki köşke taşıdık

-İyi düşünmüşsünüz efendim, isabet olmuş. 

Serhat sebili takıp şüphe çekmeden köşkten çıktı. Diğer köşke de sucu kılığında gitse şüphe çekerdi. Saraya dönüp kılığını değiştirdi. 

Serhat çipin götürüldüğü köşkün kapısını çaldı. Bu kez daha direkt yoldan sonuca gitmeyi hedefliyordu. 

-Benim adım Jesse James. Lanet çipi hemen ortaya çıkarmazsanız lanet karnınızı mermiyle doldurmak zorunda kalırım. (Serhat üzerine bir kovboy kıyafeti geçirmişti.)

Karşısındaki uşak korktu. "Tabi, şöyle buyurun" diye titreyerek Serhat'ı içeri aldı. Serhat bekledi, derken birden Serhat'ın başına bir ağırlık indi; Serhat kendinden geçti. 

Serhat kendine geldiğinde bir sandalyeye bağlanmıştı ve karşısında bir adam elektrik vermeye yarayan işkence aleti tutuyordu.

-Nihayet kendine gelebildin gringo, yoksa Serhat su mu demeliyim? Senden şüphelenip mahsus o konuşmayı yaptık ama şimdi konuşmayı sen yapacaksın yoksa üzerinden şehir trafosu geçer. Kimin adına çalışıyorsun?

Serhat kendine geldiğinde kendini sıktı, birden Serhat'a bir deli gücü geldi, ipleri koparıp adamın üzerine saldırdı. Ne oluyor demeye kalmadan Serhat adamı bayıltıp sandalyeye bağlamıştı. Köşkten çıkan iki adamı takip etmeye koyuldu. Böylece onu çipe götüreceklerini umuyordu. Adamlar deniz kenarında bir teknede başka adamlarla buluştular. Serhat yine kılık değiştirdi. Adamların peşinden tekneye daldı.

-Sen de kimsin be adam?

-Ben denizci Temel Reis uşağum, takamın kaptanıyum ha buraya.

Diğer adamlar rahatsız olmuş görünüyordu

-Bu balıkçı nereden çıktı? Yoksa bizi oyuna mı getirdiniz, yalnız buluşacaktık!

-Biz bunu tanımıyoruz ama siz tanıyorsanız bilemeyiz!

Birden iki grup arasında çatışma çıktı. Serhat "Uyy hamsi aşkına" diye sağlam bir kolonun arkasına tünedi. İki grup birbirini vurdu, adamlardan birinin getirdiği çantayı Serhat açtı, çip oradaydı! Bu kadar ceset sahil güvenliğin dikkatini çekmeden Serhat oradan uzaklaşmalıydı. Yine kılık değiştirdi. 

Serhat limandan hızlı adımlarla çıkarken bir bekçi arkasından seslendi:

-Hop hemşerim! Dur bakalım! Sen kimsin?

-Men azeriyem buraya taze gelmişem 

Bekçi alnını kırıştırdı, şüphelenmiş gibi durdu, sonra

-Hoş gelmişsen kardaş hadi buyur

Serhat dikkat çekmemek için tekrar kılık değiştirip saraya yollandı. 

Padişah bekliyordu. Görevliler bir haber getirdi.

-Padişahım kapıda değişik bir adam var ne dediğini anlamıyoruz. 

-Alın bakalım içeri ama dikkatli olun 

Serhat siyahi repçi kılığına girmişti, tişörtü, kolyeleri falan tanınmaz haldeydi. 

-I'm a gangsta rapper yo!

Padişah baktı, baktı

-Kimsin kardeşim?

-Padişahım ben Serhat, görev için kılık değiştirmiştim. Artık saraya girdiğime göre tehlike kalmadı, çipi getirdim.

-Aferin oğlum öyle ustaca kılık değiştirmişsin ki biz bile tanıyamadık. 

-Padişahım özel değilse bir şeyi merak ettim, bu çip ne işe yarıyor?

-Serhat'çım ne işe yaradığını ben de tam bilmiyorum ama buna Commodore 64 diyorlar.

-Peki padişahım bu Commodore 64 ise ilk 63 model nerede?

SON