Ahmet Bey cinayet mahaline vardığında saat gecenin körüydü ve ortalıktaki ürkütücü baykuş, kurt gibi tırsıtmakla görevli mahlukların uğursuz sesleri adeta ortamdaki cinayet havasını dokunsa elleyebilecekmiş gerginliğinde hissetmemiz için oturmaya mı geldikçi düğün sahibi israrında bulunuyordu. Malikanenin her saat başı donnnnng donnnnng diye çok lazımmış gibi çalıp malikane sakinlerinin ve malikane asabilerinin ödlerinin abuk subuk hareketlerine karışmasına sebebiyet vermekle görevli guguklu saati iyice tırsalım diye on ikiyi çalmıştı. Ortamın atmosferi bir cinayet için mükemmeldi. Adeta atacaksın mangalı, bir yandan etler pişecek, bir yandan manzarayı izlerken nefis nefis cinayetini işleyeceksin püfür püfür, dedirtecek manyak bir atmosfer gazların genleşme yasasına uygun bir şekilde tüm malikaneye yayılmıştı. Neredeyse nefes alırken içimize hava değil cinayet çekiyor, o cinayeti böyle akciğerlerimize doldurup bir dağ orman havası hissiyatına girer gibi oluyorduk. Böyle o kadar cinayetli bir atmosfer vardı ki, sipariş etsen bu kadar olurdu yani. Malikanenin sahipleri ise adeta kafayı asillikle kırmış kişilerdi. Malikanenin sahibi canı sıkıldıkça hobi olarak "Ben kızımı asil olmayan birine vermem!" diye cinnet geçirme alışkanlığına sahip ucu bucağı bilinmeyen acayip arsaların sahibi, aklın hayalin alamayacağı derecede asil bir konttu. Kont çok asil olduğu için malikanesinde kendine ait bir kitaplığı, kitaplığında yeraltına açılan dehlize gizli geçit vardı. Sırf gizli geçit olması bile kontun ne kadar asil olduğunu gözler önüne ve burunlar arkasına seriyordu. Bu aşırı asil aileye ait bir geleneğe göre, her yılın belli bir gününde asil olmayan insanlara burun kıvırma törenleri düzenlenirdi. Evin dekorasyonu da adeta "Asiliz lan biz!" diye bağırır cinstendi. Şifonyerin arkasındaki somyanın önünde kontun gazete okurken özentilik olsun diye piposunu tüttürdüğü koltuk duruyordu. Altın varaksız olmayan koltukların önündeki komidinin çekmecesinde gizli belgelerin bulunduğu ve çekyatın önündeki şifonyer taklidi yapan bazanın dekorasyonun şıklığını tamamladığı gözden kaçmıyordu. Ahmet Bey malikaneye girdiğinde cinayeti çözmek için ayak izlerini inceledi. Gerçi bu davada cinayet mahalinde ayak izi bulunamamıştı ama Ahmet Bey her zaman bir cinayet çözerken önce ayak izlerini incelerdi. Ahmet Bey tam ayak izlerini olmadıkları halde inceleyip mesleğine ne kadar bağlı olduğunu gösterirken ilk pasajdaki guguklu saat "Lan dur bunlar ilk çaldığımda yeterince tırsmadı galiba" diye yeniden on ikiyi çalınca Ahmet Bey korkudan tazmanya canavarlı boxer şortunu kahverengiye boyamıştı.
DEVAM EDECEK